Sürüyle makale, kitap, araştırma veya
konuşmanın konularından biri olan “Liderlik” olgusu, hakkında yapılan belki
yüzlerce tanım ile günümüzde tam anlamıyla başı-ucu belirsiz bir sarmaşık
halini almıştır. Bilhassa kaliteye ilişkin tematiğin yaygınlaşmasıyla,
modernitenin çalışma yaşamına dair türettiği ilgi çekici alanlarından biri haline
gelen ve post modernizmin çapraşık sistematiği içinde oluşan çeşitli akımların
bir kolu olan yeni tarihsici yaklaşımı ile moda hüviyeti kazanan liderlik,
başta belirttiğimiz olgu kavramının da dışına çıkmış; tanımlar, modeller
izahında yetersiz bir hale bürünmüştür. Bu durumda, liderlik çoğullaşarak,
kişiye veya gruplara göre farklılıklar arz eden izafi karakterli elemanları
barındıran alanlar kümesi-kümeleri haline mi dönüşmüştür? Liderliğe ilişkin
alan çalışmaları gözden geçirildiğinde çeşitleme daha belirgin olmaktadır. Öyle
ki insanlık tarihinde lider olarak öne çıkartılmış olanların hangi liderlik
grubuna daha uygun olduğu hususunda dahi araştırma yapabilmenin, bunu
tartışabilmenin önü açılmış, ancak konunun tasnifi ve kategorize edilebilmesi nicelik, nitelik,
modalite ve bağıntı, bilhassa
özelliğin geçişkenliği-geçirgenliği nedeniyle neredeyse
olanaksızlaşmıştır. Hatta siber platformun yatay iletişimi vasıtasıyla “kim
söylüyor”dan, “ne söyleniyor”a geçiş gerçekleştiği için lidere ihtiyaç
kalmadığından, önemli ve gerekli olanın kitlesel ortak akıl olduğu vurgulanmaktadır. Wall Street olaylarından
esinlenerek yorumlanan bu açılım bir mottonun da -“occupy”- türemesini
sağlamıştır. Liderliğe ilişkin marjinal-alternatif karşı nokta olarak öne
sürebileceğimiz bu söylemin pratik değeri tartışılabilir. Ama diğer olumlanan kutuptaki
oluşların bazısı eğlenceli olabiliyor; liderlik ile ilgili bir eğitimin tanıtım
bilgi notunda olduğu gibi: “Başarıları dünyaca
kabul görmüş tüm büyük liderler, tüm büyük organizasyonlar, bireyler üzerinde
büyük bir sadakat hissi yaratırlar diyerek ‘Yetkin Liderlik Denklemi’ni’
çok güzel özetliyor Simon Sinek. İşte bu ‘sadakat’ hissini yaratmak
için Duygusal Zekâ’yı, öte yandan da içinde çalıştığımız pazarda bizi öne
çıkartacak Pozitif Farklılığı geliştirmek için, Yaratıcılığı anlayıp, bu
Denkleme eklememiz gerekiyor. Tüm bu değişkenleri enine boyuna tartışıp, denklemimizi
birlikte oluşturmaya bekliyoruz hepinizi” –şu sadakat konusu da ayrıca
irdelenmesi gereken bir problemdir- çağrısı veya dönüşümcü liderlik, vizyoner liderlik, etik liderlik,
moral liderlik, kültürel liderlik, öğretim liderliği, entelektüel liderlik vb.
liderliğe ilişkin isim sıfat tamlamalar olguyu adeta efsaneye evirmektedir. Yeni
zamanlarda mitos, çekici ve getirim oluşturucu metaların sahasıdır.
Değerlendirilmeyi bekler. Rantın çevrimiçi olabilme özelliği ticaret, iş ve
emek gibi geçirgen ağlarda mutena bir şekilde gerçekleştirilebilir ve sömürü
için de neredeyse katışık olmayan ortam düzenleyicisidir ki, bu nitelik
sömürgene zengin imgesel kabiliyet kazandırır. Bu sayede, iş hayatına yönelik
olarak, son yirmi yılın pek çok moda akımı, zirveler-seminerler, konferanslar
ve çeşitli eğitimler ilgili slogan-başlıklar marifetiyle piyasada arz
edilmekte, ülkemiz açısından bilhassa ithal -ağırlıklı anglo amerikan- mevzular
lüzumlu olup olmadığına tam anlamıyla vâkıf olunmaksızın dolgun taleple pazar oluşturmaktadır. Böylelikle,
iş dünyasında bu denli etkin bir alan oluşturabilen pek çok mit-tema gibi artık
liderlik de ticaretin metası olmuştur. Yalnızca bu konuya dair düzenlenen
eğitim programları satışının getirisi dünya çapında milyon dolarlık bir mini
sektörü (!) pazara sokmuştur. Burada parasal ve mental getiri satıcı için
nettir; peki ya alıcı için?...
Konuya ortada olan bu gerçeklik tezahüründen yaklaşacak
olursak; post modernizmin devreye
girdiğini görürüz. Post modernin belirgin
tecellilerinden olan “çok çeşitlilik ve yararcı
görelilik” şeylerin ve ilişkili şeylerin bir yandan önünü açarken,
diğer yandan karar mekanizmalarında savrulmalara ve işlerde çok katmanlı
yapılara, muhtelif ihtimallere sebebiyet verebilir ve bunların haiz olduğu imkânların arenasını da sunar. İmkânlar
her ne kadar zenginlik gibi gözükse de, karmaşık yapılara bürünen işler
nedeniyle tercih alanlarını genişletmek yerine kişinin gerek somut gerekse
soyut anlamda, bilhassa zihinsele bağlı yaşam hareket sahasını daraltabilir. Bu
zıtlık, çelişken durumların yansıması olup, insanı öncelikle havsalası
açısından son derece hızlı bir şekilde aktiflikten edilgenliğe, zengin
düşünsellikten tinsel bocalamaya sürükleyebilir. Bocalama, insanın
sosyo-psikolojik yönden olumsuzluğun damla zerki ile getirildiği bir hal ise
devamı orta şiddette gerilimdir. Burada diğer bir soru; gerilimin asal olup
olmadığı ve genel olarak uygulanan çözüm yöntem(ler)idir.
Diğer yandan mitleştirme öylesine bir safhadadır ki,
yaygın kabul lider figürünün adeta gökyüzünden inmiş bir kişilik, özellikleri
ve yetkinlikler yönüyle üst bilinç seviyesinde yaşayan ve sürekli olumlu
yükleme ile beslenen yarı insan-yarı tanrısal karışımı bir varlık mesabesinde
algılanmasını sağlamaktadır. Böyle bir lider tipolojisi, insanların hayranlık
duydukları, hep iyiyi beklediği, esinlenim/ilham aldıkları ve takibine ihtiyaç,
hatta zorunluluk duydukları billur bir tipe dönüşür. O diğerlerine göre çok
farklıdır, insani katmanların en üstünde yer alır. Takipçileri kitleselleşmenin
ötesine geçemezler, yani toplumsalı temsil etmezler; ama temsil toplumsalmış
gibi yansır ve ses getirir. Hususuyla son otuz yılda tanıtımı yapılan lider
olağanüstü-dışı bir kişiliktir. Ancak, bu tanımın tek bir kategoriye dayanması,
bölümlemenin tabiatına aykırı olduğundan liderlik olgusu yukarıda değindiğimiz
çeşitlemeler vasıtasıyla çoklu bakış açılarına yelken açarak lider-cik-ler
yaratılmıştır. Hele kalite öğretisinin bu yöndeki girişimleri ve çekici kılmasının
yaygınlaştırması ile her birey birer lider-cik haline getirilmiştir. Ama
yaşamın realitesi bu bakışı taşımamaktadır. Örneğin iş hayatının akıntısında
bunun şişirme olduğu ve anında dışlanması açık seçik ortaya çıkmaktadır. Liderliğin
yapay betimlemeleri, özgüven pompalanan genç çalışanları işlerin gerçekliği ile
yüzleşmeleri neticesinde soğukluğa ve yabancılığa taşımaktadır. Öğretim-eğitim
süreçlerinde tanıtılan iş dünyası ve bireyin kendisine dair oluşturduğu resim,
çalışma hayatının gerçeklikleri ve doğruları ile örtüşmemektedir; pompalanan
lider tipine rastlamak bir yana iş odaklı yaşam tarzı beklenti içindeki genç
insanları hayal kırıklığına uğratmaktadır. Ama daha da berbatı günümüzün iş
yaşamının stili ve koşullarının oluşturduğu durum, lider(ler) yerine çıkar
kliklerini ve yanlarında yer alan periferiyi beslemek üzere kurulmuştur. Bu
kurgunun içinde ara sıra bir veya daha fazla sayıda lider(cik) çıkartılması
gerekiyorsa, sistem bunu regüle edecektir. İş hayatında sıklıkla
karşılaştığımız bu tür lider tipleri hakkındaki önce garipseme, düşük
yoğunluklu şaşırma ve şüphe, daha sonra deneyimler arttıkça bu –tayin edilmiş- lider(cik)lerin
birer balon olduğunun anlaşılması bundandır.
Liderlik hakiki sorunların saptanmadığı ortamlarda romantik
eğilim içeren bir meşguliyettir. Ya içsel suni bir tatmin konusu ve aracı ya da
aç insana güzel bir filmi anlatmak gibidir. Peki, bu nevi liderlik
oluşturmasının hitap ettiği bir kesim yok mudur? Pekâlâ, vardır; fikri üretimin
her zaman hakiki bir tematiğe veya maddi bir ürünün gerçek bir ihtiyaca yönelik
olarak pazar oluşturması gerekmez; öyle olsa idi, pazarda yer alan
sayamayacağımız kadar çok gerekli-gereksiz çeşitliliğin, ıvır-zıvırın
üretilmesine lüzum olmazdı. Örneğin kaç kişi bir akıllı telefonun tüm
fonksiyonlarını tam anlamıyla kullanmaktadır. Yalnızca ihtiyaç ve fayda değil;
arzu, etkilenme ve maddi-mental çekicilik de metanın, genel anlamda pazarlamanın
paraya tahvilini belirler. Hele 80’lerden bu yana içinde bulunduğumuz “Cilalı
İmaj Devri”nde (Can Kozanoğlu, İletişim Yay., 1992). Piyasada, liderlik dışında da pek çok
yönetsel-gelişim ile ilgili temaya ilişkin yaklaşımlar da (örn. soft skills
eğitimler) istisnalar hariç parıltıyı pazarlamanın ve satmanın araçlarıdır.
Markalaşmış odaklar da getirinin hem ortakları hem de paydaşlarıdır.
Pazarlanmayan liderlik var mıdır? Evet, vardır; lakin o
da günümüzdeki pazarlamanın analoğu haline getirilmektedir. Hakiki liderlik
kritik, karmaşık, zor işlerin ve umutların tükenmekte olduğu zaman ve mekân boyutlarında
zuhur eder. Bu belirme genelde ya çok açık bir şekilde temaşa edilir, ya da
fark edilmesi son derece zordur. Her ikisinin en belirgin ortak yanı üstlenilen
büyük risktir. Çünkü lider adayının kendisiyle yapacağı çetin mücadeleyi
gerektirir. Kadim ve daim bilgide nefsin terbiyesi olarak adlandırılan
bu mücadele sonu olmayan, beklentilerin bir bir terkedildiği, hatta terkin de
terkedildiği hiçleşme sürecini kapsar, bunu da aşar ve çok zorlu bir iç seyahati
mecburi ve kaçınılmaz kılar. İnsanlığın içinden örneklemek yerine, fikir
vermesi açısından liderlik mevzusuna değer verenlere kambur balinanın yaşam serüvenini
incelemek yeterli olacaktır. Hatta artacaktır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder