19 Nisan 2016 Salı

Çok Katmanlı Sistemlerin Çok Yönlülüğü ve Genleşebilen Yapısı - 2

Günümüzün baskın toplumsal düzeni, doğudan batıya artık ne Auguste Comte’nin ‘eril ve pozitif (pozitivist) bilgi toplumunun”, ne de von Hayek’in düşünce sınırlarını liberalizmin yeni bir türevine dayatan “neo-liberal özgür toplumunun”1 veya eşit-sınıfsız bir toplumun vizyonudur. Toplumsal dönüşüme dair yeni gösterim, günümüzde evirilmesi hala devam eden küresel toplumun çoğullaşan ve ince ayrımlar üreten çok katmanlı ve değişimler geçiren döngüsel niteliğini çözümleyerek yeni tarz yönetimlerin oluşturulmasına yöneliktir. Çok katmanlı döngüsel toplumda hali hazırda tezahür eden başat öğeler demokratik özgürlüklerin artan kargaşada gittikçe “düzenleyici devlet sevk, idare ve denetimi” altında güvenlik adına kısıtlanması, yurttaşların bireysel olarak kontrolü ve sosyolojik sarmalın “yapay sinir sistemleri” aracılığıyla yüksek uygulamalı ve elektronik kökenli ağ yönetimidir. İnsanlık tarihinin her döneminde bireyler, kabileler ve nihayet devletler açısından en önemli hayati unsurların başında gelen güvenlik hususu “11 Eylül”den sonra başta A.B.D. olmak üzere bütün devletler açısından imkânları doğrultusunda; G. Orwell’ın “Big Brother”ını* devreye sokmuş, hatta kontrol gerekliliği-zorunluluğu bazen –adeta- bir tür paranoyaya dönüşmüştür. Çok katmanlı sistemik analizler çerçevesinde bu denli güvenlik önlemlerinin nedenleri olarak öne sürülen çıkarsamalar çeşitlilik arz etmesinin yanı sıra, bireysel bakış açılarının ve dahi politik ekonominin önemli unsurlarından olan şirketleri de, dolayısıyla yönetime ilişkin teorilerin de şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. İçinde bulunduğumuz çağ dönemi bazı durumların tespitinden kaynaklı ve katmansal niteliğe haiz güvenliğe yönelik sebepleri de içeriğinde barındıran tedbirleri kapsamaktadır: 
                                           A. Güvenlik Probleminin Katmansal Yapısı

Yukarıdaki şekilde gösterilen çok katmanlı sistemik düzenleme, günümüzde bilimciliğin popülerleştirdiği post modern yorumlamada aşağıdaki grafiktekine benzer biçimde de yapılabilmektedir:2


                               
                                        B. Bilimciliğin Çoklu Nedensellik Yorumsaması
İki görsel arasındaki en önemli fark içerik değildir; tamamen olguların sistematiğine ve buna bağlı olarak yapılacak değerlendirmelere, çıkarımlara ve neticede bu bağlamda oluşturulacak kuramların bilimselliğine ilişkindir. Yoksa temelde grafiğin muhtevasında işaret edilen kavramlar da ÇKS’nin araştırma mantığına kesinlikle aykırı değildir. Aykırılık yöntem yaklaşımı, kavramsallaştırma, anlama-anlamlandırma ve açıklama potansiyeli noktasındadır.
ÇKS sunduğu analiz imkânının yanı sıra, anlamlandırma açısından da sentetik yaklaşımlara açıktır. Bu özelliğinden ötürü yukarıda belirttiğimiz örneklere uygun şekilde bilimin gerçek anlamda sınırları belirlenmiş biçimine de, bilimciliğe yatkın açıklamaları da kapsayabilir. Bu olanak genişliği bir yönüyle olumlu bir özellik arz etse de, diğer yandan pragmatist ve kötü niyetli getiri ve meşruiyet sağlama aracına da dönüştürülebilir. Aslında bilimcilik olgusu, modern manada Hegel’in Kant’ın “Saf Aklın Eleştirisi” adlı eseri üzerinden getirdiği kritikçi yaklaşımda detaylı şekilde bir nevi “bilimsele tapma” şeklinde işlenmiştir. Bize göre ise bilimcilik, araştırma programları ve genelleyici mantığının rasyonel anlamda belirlediği sınırlandırma prensibinin; yine bu meyanda –kaçınılmaz olarak- temellendirme-gerekçelendirme koşulunun doğurduğu sorunun epistemolojik biçemde değil de, bir tür keyfiyete dayalı izafileştirme çerçevesinde bir kenara konarak, rasyonaliteyi insanın düşünme potansiyelinin özgürlüğüne konan bir pranga olduğu iddiasıyla bertaraf edilmek suretiyle özgünlük savıyla oluşturulan post modern bilimsel-leştirme sürecidir.
Bilimciliğe veya diğer izafiyetçi yaklaşımlara rağmen ÇKS teorileri; özellikle politik, siyasi iktisadi, sosyolojik, psikolojik vd. yaklaşımlar-anlamalar oluşturmak marifetiyle dünyadaki olayları ve bireysel edimleri açıklayabilmemiz ve öncelikle çeşitli beşeri-sosyal nitelikli tasavvurlar geliştirmemize uygun ortamlar hazırlar: Oluşturulacak teorilerin mantıksal çerçevesi ve biçemi içerikleri yönü ile özgür alanları kapsayıcı olabilir. Seçim kişinin kendisine kalmıştır: Bilimsel ve/veya bilimcilik tandanslı. Bu çalışmanın belirleyici mantıksal çerçevesi; ÇKS’nin kaynakları, kuramsal disiplinleri ve açıklayıcı özellikleri doğrultusunda genelde yönetim olgusunun analizi temel alınarak mikro düzeyde bunun yeni yüzyılda karmaşıklaşan olay-eylem ağlarının küreselleşmeden yerele olmak üzere yönetişim teorilerinin ve özelde işletmelerde yönetişimin çeşitli yansıtımlarının (işletmesel yönetişim kestirimleri) muhtevasını anlamlandırmayı ve bu bağlamda şirketler için daha şeffaf, açık ve demokratik-katılımcı ve çoğulcu yönetim tarzlarının model tabanlı önermelerini sağlamayı amaçlar. ÇKS’nin özel bir alana-temaya uygulanmasında aşağıda gösterilen (iki veya daha çok katmanlı) türden yöntemsel bir sistematik izlenmektedir:
1 Comte’nin bir yanda “değiştirilemez doğa kanunları” çerçevesinde değerlendirdiği pozitivist bilimsel bakış açısı, diğer yanda “bilimlerin bilimi” olarak yücelttiği sosyolojinin normları doğrultusunda idealize ettiği “çok renkli-mistik toplum (Fra. esprit d’ensemble)” imgesi pozitivist düşünceyi çelişkili kılmaktadır. Diğer yandan Comte, insandaki egoist yaklaşımın liberalizm gibi bir olguyla birlikte dünyayı vahşete sürükleyeceği -kendi nitelemesine göre- şeklindeki metafiziksel döneme ait şüphenin, insandaki “fedakârlık” erdemiyle aşılacağını savunmuştur.  Von Hayek’in ısrarla vurguladığı özgür toplum için vazgeçilemez iki koşul çoğulculuk ve ekonomik sübjektivizmdir. Her ne kadar bunlar neoliberal çizgiye uygun ilkeler olsa da, von Hayek kendisinin “neo-liberalizmin babası” olarak adlandırılmasını reddetmiştir.  
*Orwell “1984” adlı romanı ve bu romanda yarattığı Big Brother (Büyük Birader) kavramı ile tanınır. Kitapta geçen “Büyük Birader seni gözlüyor” tümcesi, insanların gelecekte totaliter idarelerce kontrol altında tutularak sürekli baskı altında kalacaklarına dair projeksiyonlar içermektedir. (Orijinal adı: Nineteen Eighty-Four, Yay. Yılı: 1949)
2 Kaynak: https://www.linkedin.com/company/2984502?trk=hp-feed-company-name (3S İnsan Kaynakları Eğitim ve Yönetim Danışmanlığı) [Erişim: 24.07.2015] 

18 Nisan 2016 Pazartesi

Çok Katmanlı Sistemlerin Çok Yönlülüğü ve Genleşebilen Yapısı - 1

Çok katmanlı sistemlerin (ÇKS) teorik ağı, doğa bilimlerinden sosyal-beşeri bilimlere ve bunların kapsadığı alan disiplinlerine değin çok geniş bir kapsama haiz olmakla beraber, aynı zamanda bu kapsamanın yayılım yansımaları da çok çeşitli ve daha da belirgini çok yönlüdür. Ayrıca ÇKS kişinin araştırma yapacağı disipliner konular ile alakalı olarak da genleşebilen bir yapıya haizdir. Ancak, ÇKS’nin yapısındaki çok yönlülük ve genleşme özelliklerinin, literatürde geçerli pratiğini incelediğimizde karşımıza ya biyoloji veya BT sistemleri ya da politik ekonomi ve sosyoloji sahalarındaki bazı baskın uygulamaların çıktığını müşahede etmekteyiz. Fen veya temel bilimlerindeki kalıplar alanın karakterine uygun olmakla beraber, sosyal-beşeri alanlarda tecrübe ettiğimiz yaygın örneklemlerin doğadakine nazaran birbirine göre farklılıklar içeren, ama istenirse daraltılabilen bir çerçeve arz ettikleri kanaatindeyim. Örneğin, politik ve sosyo-ekonomik bağlamda ÇKS’e ilişkin baskın tema AB veya bazı diğer uluslararası kuruluşların yapılanmasına, eğitim-öğretim alanına dair olmaktadır. ÇKS’nin kapsama alanı içinde bu konular önemlidir, ama ana tematiği sınırlı kılmaktadırlar ve fazlaca analojiye neden olabilmektedirler. Söz konusu sınırlamanın arka planında belirli bir disiplini sağlamanın yanı sıra, konjonktürel anlamda hangi uygulamaların daha pragmatik olduğu hususunda seçici davranış da yatmaktadır.
Temel olarak ÇKS’nin önemli bir niteliği dönüşüme yatkın, geniş yayılımlı, uyumlanabilen ve bağımlılığı düşük değerler dizini üretebilen bir altyapı sunmasıdır. Örneğin bir teori kümelenmesi içinde yer alan önermelerin her biri için ayrı ayrı modellerin oluşturulmasına olanak sağladığı gibi, herhangi bir kavramı boyutsal manada dallandırılabilmesi de mümkün olabilmektedir. Süreçsel nitelikli konularda belirleyici faktörler dahi özgün bir biçimde katmansal modellerle açıklanabilir bir kimlik kazanabilir. Ne var ki, bu imkânların yanı sıra yine bunlardan çıkarsanacak yorumlamaların anlama boyutunda eksikliklere sebebiyet verebilme riskleri de bir hayli fazladır. Diğer bir risk ise teorik olarak yönetim modellerine ilişkin olarak ayrım yapılmaksızın ÇKS’nin her türden yönetsel yaklaşıma meşruiyet kazandırabilme esnekliğidir. Bu durumda karşı tezlerin ortaya konulmasında da başvurulan ilk yöntem yine ÇKS’nin içerdiği sistematik ile sağlanacaktır. Bir paradigmanın bu denli esnek ve kapsayıcı olmasının önemli bir hususiyeti de onun üzerinden çok sayıda çeşitli yararcı teorilerin üretilmesine yol açmasıdır ki, bu durum toplumlar için getirilerin ve götürülerin rasyonel hesaplanabilir olmasını zorunlu kılmaktadır. Örneğin, ÇKS demokratikleşme yönünde farklı modelleme imkânları sağladığı gibi, otokratik-diktatoryal rejimler açısından da aynı olanağı sunabilmektedir. Aynı zamanda ÇKS sunduğu modeller üzerinde çoklu yorumların yapılabileceği ve revizyona açık desenlere de haizdir.
ÇKS’nin söz konusu çok yönlü ve genleşebilir yapısı devletlerden en alt elementar kompartımanlara değin her türden kümenin yönetim stillerini de şekillendirme kabiliyetini barındırır. Bu bağlamda güncel hale gelen durum, teorik olarak yönetime ilişkin ortaya konan sistematiğin bir yanıyla ÇKS çerçevesinde şekillendiği hususuna dair sorgulama, diğer yandan bu meyanda yapılan çıkarım uygun ise; çok katmanlı yönetim biçem(ler)inin ilgilileri açısından açık bir sistematiğe haiz olup olmadığının incelenmesi ve değerlendirilmesi gereğidir. Aynı çerçevede sistemin problemlere yönelik olarak çok katmanlı araştırma programına uyumlu olup olmadığı konusu da önemlidir. Çünkü yönetim olgusunun belki de en mühim özelliklerinin başında “karar alma” gerçekliği yer alır ve alınan kararların yaratacağı çok yönlü çeşitli sorunlar ve riskler zincirinin çözümlenmesine ilişkin önleyici ve ÇKS mantığına uygun tertibatların varlığı mutlaka titizlikle önceden sorgulanmalıdır. Burada ÇKS’nin mantığı ile kastedilen problemlerin mutlak surette birbirine bağlı katmanlar ve bunların süreçlerini muhteviyata dönüştürme kabiliyetini kapsaması; ayrıca yönetimin rasyonalitesini de katmansal bir yapıda oluşturabilmesidir. Mesela aşağıdaki (tipik) şekilde demokratikleşme süreçlerinin yanında erişilen demokrasinin (demokratik düzeyin) konsolidasyonuna dair çok katmanlı yapısal modele dair bir örnekleme gösterilmektedir:

Yukarıda gösterilen çok katmanlı sistemik şema sadece daha üst katmansal sistemlerin bir parçası olarak durum tespitini yansıtmakta ve kritikçi yaklaşımlara tabi tutularak kendi içinde açılımlara muhtaçtır. Mesela medyanın önemli bir faktör bağlamında kendi katmanları ve ilgili ülkenin en azından yakın tarihine ilişkin tüm “kapalı odalarının” açılarak aşikâr kılınması ve “tarihsel yüzleşmenin (hesaplaşma)” yapılması zorunludur. Ayrıca, aynı katmansal sistemin çok daha farklı şekillerde de yansıtılması mümkündür.
Görüleceği üzere, ÇKS nevi şahsına münhasır çeşitlilik, çok yönlülük ve geniş düzlemlerde genleşebilen elâstikî paradigmal yapılanmaları ihtiva etmektedir. Belki de bu özelliklerinden ötürü ÇKS, literatürde karmaşık ve sarmal bir kümelenme olarak eleştirilmektedir. Bu eleştiriler bazı akademik çalışmalar açısından bir noktaya kadar haklı görülebilir. Ancak, ÇKS’nin ne amaçla, nasıl kullanılacağı yeterince açıksa, karmaşık gibi görünen ama dikkatlice incelendiğinde net içerikler barındırdığı kanısındayım. Ayrıca, sistemin ne şekilde oluşturulduğu da; yani basit mi karışık mı olduğu da, kullanılan yöntemlerin tercihine bağlıdır.
Bilindiği üzere, ÇKS sistem teorisinden geçirdiği dönüşüm ile oldukça başkalaşan, ama ilintili altyapısal sistemik temellendirmeler zinciri üretebilen kuramsal bir yaklaşımdır. Bilhassa politik, ekonomik ve sosyal alanlara dair toplumsal ve aynı zamanda bireysel bağlamda açıklamalar getirebilen yönüyle özgün bir paradigmadır. Görüşüme göre; bağımsız, ön-yargısız bir bakış açısı çerçevesinde, faydacı ve fırsatçı bir zihniyetle yaklaşılmadığı takdirde ÇKS, Marx'ın ayrı ve yabancılaşmış felsefe, politik ekonomi ve tarih (sınıf mücadelesi) alanlarını olumsuzlamasıyla oluşan dinamik senteze karşı bir alternatif de olabilme kapasitesine sahiptir. Bu özellik baskın ideolojik anlayışlardan bir tür soyutlanabilme ve ileri seviyede intersübjektif bir duruş-tutum elde edebilme olanakları da sunabilir ki, bunu “insancıl, çıkarsız ve açık topluma yatkın bir yaklaşım” olarak nitelendiriyorum. Bu olanağın yanı sıra, sınıflara dayandırılmış dogmatik yaklaşımların yerini politik iktisat ve sosyal alanda özgür, kritikçi-eleştiriye açık ve analize dayalı genleşme vasıtasıyla daha ayrıntılı, araştırma mantığına müstenit programların da önü açılabilir. Böylelikle özneler arası yorum ve anlamlandırmaların önündeki kristalize engeller de bertaraf edilmiş olacaktır. Örneğin, merkezi anlamda politik iktisadın eleştirisi yayılımına dayalı detaylı düzeylerden, çekirdeğinde insanlığın tarihsel gelişimine binaen oluşturulan “zaman-dönem, mekân ve durumlar” okuması yaparak bir nevi “sosyo-evrimsel” öndeyilerin çıkarsanmasını “mümkün kılma” iddiasındaki marksist felsefenin insanı taşıdığı tarihsici kâhinlik sahası, öncelikle komünlerin ağırlığına dayandırılan komünal yaşamın idare tarzı komünizmin aşamalı şekilde daha yumuşak formları olan sosyalizm ve nihayetinde sosyal demokrasiye dönüştürülerek insanlığın refah ve mutluluğuna dayandırılan nispeten dengeli bir siyasi ve ekonomik yaşamın yolunu imara çalışan düşünce, toplumu sınıfsal bir tümsel olgu yerine çok fazla sayıda ve çeşitlilik arz eden katmanlardan oluşan ayrıntılı kümeleşmeler grubu olarak değerlendiren ve buna göre idare ve sevk formları üreten ÇKS paradigmasından neşet etmiştir. Aynı şekilde bir yandan anglo sakson ve amerikan etki alanında 1980’lerin başında* uygulamasına geçilen neoliberal-finans kapitale dayandırılan iktisat politikaları, diğer yandan bu modellerin temellendirildiği küresel politika önce doğu blokunun çöküşüne zemin hazırlamış ve bunu müteakip paranın serbest dolaşımının önündeki engeller kaldırılarak paranın ve değerli metallerin bizzat sanal sistemlerde alım-satıma açılması,** teknolojik devasa yatırımlar üzerinden geliştirilen siber sistemler ve önemli bir mekanizma olarak bunlara dayalı bankacılık işlemleri, ekonomik araçların çeşitli manipülasyonlar ve spekülasyonlar vasıtasıyla karmaşıklaştırılan, denetlenebilirliği zayıflatan iktisadi sistemleri yüksek kazanç aygıtları haline getirmesi ve nihayetinde bahusus gelişmekte olan ülkelerin bir üst eklem (orta-üst) katmanına dönüşen (Türkiye, Brezilya bazı eski doğu bloku ülkeleri vb.) ve yapay anlamda “gelişmiş kategorisine çıkarılan” ülkelerde (Yunanistan, Portekiz, hatta İspanya gibi) yapılandırılan faize dayalı (modern tefecilik) servet birikimi yaratmaları ve bunu sıcak para girişleriyle desteklemeleri vs. aksiyonlarda ÇKS’in yönetici güçleri sayesinde (Popper’in deyişiyle totaliterliğin bir biçimi olarak “menajerliğin çağı”)1 mümkün olmaktadır. Bu güçler mülkiyet ve sermaye sahiplerinin (büyük zenginlerin) karmaşıklaşan ve irileşen işletmelerinde “gölge uzantı” olarak yetki(e)lendirdiği ‘elit yöneticilerin’ oluşturduğu katmanlardır. En etkin dönemlerini 1980-2006 yılları arasında gerçekleştiren bu gruplar, sanal kapital oluşturmaları ve ona kattıkları somut servet çeşitleri ile son derece tesirli olmuşlardır. Öyle ki, kendileri de edindikleri menkul ve gayrimenkuller aracılığıyla belirli seviyelerde güç devşirmişlerdir. Bunun yanı sıra özellikle BT alanında küçük girişimciler olarak gelişim ve bunu takiben ekonomik büyüme sağlayan “indigo/kristal çocuklar” da yeni zamanların iş adamı rolünün belirleyicileri olmuşlardır (S. Jobs ve B. Gates gibilerin takipçileri olan yeni nesil yatırımcılar Zuckerberg-Facebook, Jack Ma-Alibaba, L. Page ve S. Brin-Google, E. Williams ve N. Glass-Twitter vd.). Eski doğu blokunda ise (özellikle Rusya’da) komünist dönemin zenginleşen bürokratlarının ve bağlantılarının bir kısmı çöküşten sonra “denetimsiz oligarklar” olarak sisteme dâhil olmuşlardır. Yenidünya düzeni; paranın metalaştırılması, piyasanın BT sayesinde sunileştirilmesi, ince teknolojik ürünlerin her alanda çekiciliği ve hızı, medyanın 4. kuvvet olarak çok etkin bir algılatma aracına dönüştürülmesi ve tam anlamıyla kitleselleşmesi vasıtasıyla dünyayı kaotik neoliberal stillerin aksiyon sahasına çevirmiştir. Bu da yetmemiş; merkezinde hızla büyüyen ve gelişen bilgiye endeksli teknolojilerin klasik kapitalizmin “eskiyen endüstrisini” ve sermaye yapısını zorlamasıyla, kitle medyasının da artan ve çarpıtıcı olabilen karmaşık ağ yönetimlerinin etkisiyle çok hızla dolaşıma giren kütlesel enformasyon, yeni düzenin karşısında olanları –ister bireyler isterse ülkeler olsun- malul bırakma yönünde internet marifetiyle onun yeni bir iletişim yöntemi olan siber ve yarattığı ortam olan sanallaşma ile oldukça başarılı olmaktadır.

*A.B.D.’de R. Reagan ve İngiltere’de M. H. Thatcher’in uygulamaya koydukları politik ekonomi temel olarak “paranın ticaretine” dayalı finans kapitalizmdir. Ülkemizde ise bu politika “24.01.1980 kararları” olarak T. Özal’ın iktidara gelmesiyle tam anlamıyla yürürlüğe konmuştur.
**Para ve değerli metallerin metalaştırılması süreci böylelikle tamamlanmıştır.
1 K. R. Popper, Gesammelte Werke. Band 5: Die offene Gesellschaft und ihre Feinde. Band I, M. Siebeck Verl., 2003, s. 13


4 Nisan 2016 Pazartesi

Çok Katmanlı Sistemler: AB Örneği ve İşletmenin Rasyonalitesi

Çok Katmanlı/Boyutlu Sistemler (ÇKS) kavramı 1960’larda Sistem Teorisinden kaynak alan ve öncelikle siyasette, diğer yandan teknik sistemlerin analizinde uygulama sahası bulmuştur.1 Batıda yaygın olarak felsefe ve sosyal-beşeri bilimlerin disiplinlerinde, özellikle siyasal bilimlerde kullanılmaktadır. Çok katmanlı sistemler (Alm. Mehrebenensysteme, İng. multi-level-systems) çeşitli yatay ve dikey karar alma yapılarının karmaşık ilişkisel-birbirine geçişli değerler dizinini tanımlamakla beraber, yönetim bilimi çerçevesinde devlet ve aygıtlarının, toplum, grup ve bireyler arası yapılanmaların da incelenmesinde ve değerlendirilmesinde çok yönlü bakış açıları sunma kapasitesine sahiptir. Örneğin, çok katmanlı sistemler olgusu, 21. Yy. itibarıyla küreselleşmenin olgunlaşma evresine girmeye başladığı son 15 yılda oluşan kürevi gelişmelerin, bunun bir sonucu olarak -paradoksal görünse de- “kü-yerel-leşme”2 olgusunun ve bu her iki aktivasyon alanlarının bileşkesi olarak adlandırdığım “çıkarsanmış dünya görüşü” üzerinden kapsayıcı anlamda genele şamil olarak politik ve politik-ekonomi ile bununla bağlantılı olarak özelde ve geniş manada yönetime, sevk ve idare konularının temellendirilmesinde asli rolü oynamaktadır. ÇKS birincil bağlamda devlet organizasyonunun klasik biçimlerinde kök salan yetki sınırlarının ve bu düzlemde oluşan bütünsele ilişkin hiyerarşik yapılanmaların yeni küresel kökenli ve bireyin geniş bir hareket, aksiyon alanı kazandığı düzlemlerde daha fazla sürdürülebilir olamayacağı, ikincil olarak ilk tespitten hareketle yönetim tarzının ve sistemlerinin de bu meyanda klasik anlayışlar üzerinden devam edemeyeceği tezlerinin öne sürülmesine vesile olmuştur.
Çok katmanlı sistemlerin betimlenmesine pratiklik sağlayan “Çok Katmanlılık Analizi” –ki “Hiyerarşik Doğrusal Modelleme” olarak da adlandırılır-, hiyerarşik olarak yapılandırılmış ya da gruplandırılmış verilerin (İng. nested data), çok değişkenli sayımsal/istatistiksel analizinde, bilhassa deneysel/ampirik sosyal araştırmalar sahasında kullanım için elverişlidir. Rastgele Katsayısı Modeli, Rastgele Regresyon Modeli, Rastgele Etkiler Modeli, Karma Model ve Varyans Bileşeni Modeli gibi kavramlar da çok katmanlı sistemler ile alakalıdır.3
Gerek sosyal gerekse doğa bilimlerinde birçok verinin aşama sıralı/hiyerarşik olarak yapılandığı üzerinde görüş birliği vardır.4 Bunlar gruplara veya kümelere göre eklemlenerek düzenlenebilirler. Mesela, çocuklar ailelere, vatandaşlar ikametgâhlarına, hastalar kliniklerine gibi. Ayrıca, sosyal bilimlerde yapılan uygulamalı araştırmalarda belirli gruplar belirli ortamlar (örn. çok merkezli bir çalışmada öğrenciler öğretim merkezlerine) odak alınmak suretiyle aşamalı olarak sınıflandırılabilirler. Bu meyanda bir kişi bir gruba atanmış olarak üye vasfına haiz ise, birey ile grup arasında karşılıklı bir etkileşim süreci söz konusudur. Bundan dolayı, gruplandırmadan kaynak alan etkileşimlerin ihmal edilmesi ampirik çıkarımların yanlış yorumlanmasına neden olacaktır.
Çok katmanlı sistemlere örnek olması ve bir fikir vermesi açısından organizasyonel öğrenmeye ilişkin, dikey-yatay ve diyagonal hiyerarşi basit düşünmek yararlı olacaktır. Siyaset bilimi alanından örnekleyecek olursak, çok katmalı sistemleri az ya da çok şekillendirilmiş politik entegrasyon vasıtasıyla karakterize edebiliriz. Mesela, ABD’nin politik sistemi, Avrupa Birliği’ndeki sisteme ve Almanya’nın federalist sistemine nazaran nispeten daha düşük seviyede siyasi uyumlanma ile biçimlendirilmiştir. Toplumsal alt sistemler de, örneğin eğitim sistemi vb., “Çok Katmanlı Sistemler” olarak analiz edilebilirler.
ÇKS’nin en uygun kavramsal açılımı üzerine vereceğimiz örnek, Avrupa Birliği’nin siyasi yapısı ile gösterilebilir. Çünkü tarihsel süreçte sürekli büyüyerek genleşen komplike ve çok fazla sayıda anlaşma ve fasıllara dayalı çalışmalarla inşa edilmiş organizasyonel yapılanması ile Avrupa Entegrasyonunun dinamik gelişiminin yanı sıra, her şeyden önce farklı siyasal boyutlarının kompleks ilişkiler ağı belki de en iyi ve olgun misal olarak yansıtılmaktadır.
Avrupa ile ilgili kararlar AB’nin ya ulusüstü kurumlarında ya da ulusal boyutta (bölgesel ve yerel) alınmakta ve idari olarak uygulamaya konulmaktadır. AB’nin sistemi hâlihazırda herhangi bir diğer siyasal sistemle karşılaştırılamayacak özellik arz eder; bundan ötürü kendine özgü (Lat. sui generis) bir karaktere haizdir diyebiliriz. AB’yi her durumda federalist bir sistemden ayrı tutabiliriz. Bu bağlamda çok katmanlı sistemlerin, siyasal yönden yargı erkinin kamusal özelliğine dayandırılmak suretiyle niteliksel olarak ayırt edilmesi gerekli değildir. Georg Jellinek’in „Üç Unsur Öğretisi“nde (Alm. Drei-Elemente-Lehre) olduğu gibi devlet kavramı vatan toprağı, halk ve devlet erki olarak tanımlanabilir.5 Bu sebeple ve yapısal sınırlandırma kapsamında, AB egemen ve bağımsız bir devlet olarak algılanmamalı; tek başına kapsamlı ve ilkesel tabanda sınırsız bir hükümran güç kullanmaya muktedir bir sistem olarak görülmemelidir. Buna göre, AB ile ilgili olarak siyasal ve sosyolojik altyapıya sahip olmayan bazı çevrelerce dillendirilen federal devletler tiplendirmesi doğru ve yerinde olmayacaktır; buna dair Alman hukuk bilimindeki “bileşik-bağımsız devletler” nitelemesi AB hakkında daha isabetli bir yapıya işaret eder.
Yukarıda bahsettiğimiz AB örneklemesi doğrultusunda, çok katmanlı sistemler rasyonalitesinde en az hiyerarşik düzenlenmiş ikili ilişkilerin olması gerekmektedir. Bu koşul sadece siyaset sahasında değil, daha pek çok örgütsel sistem olarak addedilen alanlar dahlinde de geçerlidir. AB’de ulusüstü organ olarak Avrupalı tabakanın yanı sıra ulusal katman, bölgesel boyut ve uluslararası aktörler bulunmaktadır. Katmanlar arası karşılıklı etkileşim yukarı aşağı, alt-üst şeklinde seyreder. Kararların oluşumunda bölgesel ve ulusal katmanlar etkin olduğu gibi, bu kararların geriye dönük tepkisi de bu iki katmanı etkiler.
ÇKS ile ilgili olarak burada AB örneğinin verilmesi, sistemin kendisini ve sistemle bağlantılı olan yönetişimi en iyi tanımlayan açıklamalardan biri olması ile AB’nin ilk uluslararası post modern kompakt yapılandırılmış düzenleme ve dünyadaki pek çok ülkenin birlik arayışları dışında, aslında şirketler için de esinlendirici rol-model sağlamasıdır (Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği, And Ülkeleri Grubu, D-8 vs.). AB’yi çok katmanlı sistemlerin bir tür desenlemesi olarak nitelendirirsek, bu bir abartma olmayacaktır.
Çok katmanlı sistemlerin anlaşılmasında kolaylık sağlayan “Çok Katmanlılık Analizi”nin yanı sıra, olgunun açılımı için “Çok Katmanlı Yaklaşım”ın (ÇKY) bir modellemesi olan “İnsan-Teknik-Organizasyon” (İTO) konseptini de temel-çıkış sahası olarak gösterebiliriz. İTO konsepti, bir sosyoteknik analiz, değerlendirme ve tasarım terkibidir. İnsan, teknik ve organizasyon karşılıklı bağımlılık içinde yerine getirilmesi gerekli bir işin- görevin-edimin (İş/Çalışma Görevi, Alm. Arbeitsaufgabe) gerçekleştirilmesi amacıyla birlikte hareket ederler. İşletme yönetiminde herhangi bir görev, bir yandan sosyal olanı teknik alt sistem ile diğer taraftan insanın organizasyonel yapılarla olan ilişkisini birbirlerine bağlantılar.6 Buna göre, bir işletmede yeni tekniklerin kullanımı, ancak beşeri ve teknik kaynakların çevre koşulları, beklentiler ve deneyimler göz önüne alındığı takdirde başarılı ve etkili olabileceğidir. ÇKY’de merkezde olan kavram “İş/Çalışma Görevi”dir;7 işletmesel açıdan çalışmanın mantığı onu belirleyen görevin bütünüyle alakalıdır ve bu ilişki fark edilmediği takdirde bilhassa imalata yönelik işin en önemli niteliği atlanmış olacak ve bu durum hem çalışanın/insanın, hem kullanılan tekniğin hem de bütünüyle organizasyonun aktif geçişkenliğini ve aynı zamanda işletmesel yönetimin anlamını yitirmesine neden olacaktır. Bundan dolayı işletmelerde bu hususun katmansallığının ve karşılıklı etkileşiminin iyi ve yaygın biçimde kavranması ve tüm bağlamın anasırının neticede insan olduğunun unutulmaması gerekmektedir.
Aşağıdaki modellemeden de anlaşılacağı üzere, kesişme alanları ve bunların ortak kesişim kısmı merkezi iş davranışlarına yönelik problemlerin ve imkânların belirlenmesi açısından bir çerçeve sunar. Bu meyanda kesişimleri şu şekilde tanımlayabiliriz:
• İnsan ve Teknik: İnsan – Makine – Etkileşim,
• İnsan ve Organizasyon: Rol(ler),
• Teknik ve Organizasyon: Sosyoteknik Sistem
Sistem kuramı altında bir sistem yaklaşımı olarak yer alan Çok Katmanlı Sistemlerin zaman içerisinde neredeyse tüm bilim dallarında pek çok teorinin ve modelin oluşturulup yapılandırılmasında etkin bir esinlendirici ve dizgesel nazariye olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. Aynı şekilde, ÇKS’in bu çalışmanın odağında yer alan ve geniş bir alanda uygulanma olanağı bulan yönetişim kökenli teoriler ile praktikalara zemin oluşturduğunu ve inşa-yapılandırma yöntemleri sunduğu da inkâr edilemez. Özellikle şirketlerin ve dolayısıyla işletmelerin gerek organizasyonel gerekse çalışma-işleyiş ve süreçsel gelişimlerine yaptığı katkılarda da, ÇKS’in işletmesel olguların her türden yaşamsal kompartımanlarındaki düzenleyici ve üretici fonksiyonlarında başat bir önceliğe sahip olduğu ve önem arz ettiği ortadadır.
1 http://de.wikipedia.org/wiki/Mehrebenensystem [Erişim: 24.04.2015]
2 Dünyadaki değişim trendini gözlemlediğimizde globalleşme (İng. globalization) ile birlikte dikkati çeken bir diğer olgunun yerelleşme (Localization) olduğu görülmektedir. Globalleşme ve Yerelleşme kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş “Küyerelleşme” veya “Glokalleşme” (İng. Glocalization) kavramı son zamanlarda yaygın olarak benimsenen ve kullanılan kavramlardan birisidir. Ülkemizde 1995 yılında “Küyerel Düşünce Grubu” adı altında kurulan ve internet ortamında “Küyerel Düşünce Platformu” titriyle “www.kuyerel.org” isminde bir web sayfası bulunan, ağırlıklı olarak sol tandanslı aydınların yazılarının yer aldığı sivil bir girişim grubu mevcuttur.
3 F. Keller, Analyse von Längsschnittdaten: Auswertungsmöglichkeiten mit hierarchischen linearen Modellen. Zeitschrift für Klinische Psychologie und Psychotherapie, 32 (1), 2003, s. 51-61.
4 http://de.wikipedia.org/wiki/Mehrebenenanalyse [Erişim: 24.04.2015]
5 W. Maier, Staats- und Verfassungsrecht, Grüne Reihe, Erich Fleischer Verlag C. H. Beck, Achim, 2001, s.29.
6 E. Ulich, Arbeitspsychologie, Schäffer-Poeschel Verl., 7. Aufl., Stutgart, 2011, s. 201-207
7 E. Ulich, a.g.e. s.208

Yönetimin Sosyolojisi: Çok Katmanlı Sistemler ve Ticari İşletmelerin Temel Gerçekliği - 3

Araçsallaştırılan yönetişimi dinamik kılan başlıca unsur eyleme yönelik olması ve eylem araştırmasında temellendirilmesidir. Söz konusu ey...