Çok katmanlı sistemlerin (ÇKS) teorik ağı,
doğa bilimlerinden sosyal-beşeri bilimlere ve bunların kapsadığı alan
disiplinlerine değin çok geniş bir kapsama haiz olmakla beraber, aynı zamanda
bu kapsamanın yayılım yansımaları da çok çeşitli ve daha da belirgini çok
yönlüdür. Ayrıca ÇKS kişinin araştırma yapacağı disipliner konular ile alakalı
olarak da genleşebilen bir yapıya haizdir. Ancak, ÇKS’nin yapısındaki çok
yönlülük ve genleşme özelliklerinin, literatürde geçerli pratiğini
incelediğimizde karşımıza ya biyoloji veya BT sistemleri ya da politik ekonomi
ve sosyoloji sahalarındaki bazı baskın uygulamaların çıktığını müşahede
etmekteyiz. Fen veya temel bilimlerindeki kalıplar alanın karakterine uygun
olmakla beraber, sosyal-beşeri alanlarda tecrübe ettiğimiz yaygın örneklemlerin
doğadakine nazaran birbirine göre farklılıklar içeren, ama istenirse
daraltılabilen bir çerçeve arz ettikleri kanaatindeyim. Örneğin, politik ve
sosyo-ekonomik bağlamda ÇKS’e ilişkin baskın tema AB veya bazı diğer
uluslararası kuruluşların yapılanmasına, eğitim-öğretim alanına dair olmaktadır.
ÇKS’nin kapsama alanı içinde bu konular önemlidir, ama ana tematiği sınırlı
kılmaktadırlar ve fazlaca analojiye neden olabilmektedirler. Söz konusu
sınırlamanın arka planında belirli bir disiplini sağlamanın yanı sıra,
konjonktürel anlamda hangi uygulamaların daha pragmatik olduğu hususunda seçici
davranış da yatmaktadır.
Temel olarak ÇKS’nin önemli bir niteliği
dönüşüme yatkın, geniş yayılımlı, uyumlanabilen ve bağımlılığı düşük değerler
dizini üretebilen bir altyapı sunmasıdır. Örneğin bir teori kümelenmesi içinde
yer alan önermelerin her biri için ayrı ayrı modellerin oluşturulmasına olanak
sağladığı gibi, herhangi bir kavramı boyutsal manada dallandırılabilmesi de
mümkün olabilmektedir. Süreçsel nitelikli konularda belirleyici faktörler dahi
özgün bir biçimde katmansal modellerle açıklanabilir bir kimlik kazanabilir. Ne
var ki, bu imkânların yanı sıra yine bunlardan çıkarsanacak yorumlamaların
anlama boyutunda eksikliklere sebebiyet verebilme riskleri de bir hayli
fazladır. Diğer bir risk ise teorik olarak yönetim modellerine ilişkin olarak
ayrım yapılmaksızın ÇKS’nin her türden yönetsel yaklaşıma meşruiyet
kazandırabilme esnekliğidir. Bu durumda karşı tezlerin ortaya konulmasında da
başvurulan ilk yöntem yine ÇKS’nin içerdiği sistematik ile sağlanacaktır. Bir
paradigmanın bu denli esnek ve kapsayıcı olmasının önemli bir hususiyeti de
onun üzerinden çok sayıda çeşitli yararcı teorilerin üretilmesine yol açmasıdır
ki, bu durum toplumlar için getirilerin ve götürülerin rasyonel hesaplanabilir
olmasını zorunlu kılmaktadır. Örneğin, ÇKS demokratikleşme yönünde farklı
modelleme imkânları sağladığı gibi, otokratik-diktatoryal rejimler açısından da
aynı olanağı sunabilmektedir. Aynı zamanda ÇKS sunduğu modeller üzerinde çoklu
yorumların yapılabileceği ve revizyona açık desenlere de haizdir.
ÇKS’nin söz konusu çok yönlü ve genleşebilir
yapısı devletlerden en alt elementar kompartımanlara değin her türden kümenin
yönetim stillerini de şekillendirme kabiliyetini barındırır. Bu bağlamda güncel
hale gelen durum, teorik olarak yönetime ilişkin ortaya konan sistematiğin bir
yanıyla ÇKS çerçevesinde şekillendiği hususuna dair sorgulama, diğer yandan bu
meyanda yapılan çıkarım uygun ise; çok katmanlı yönetim biçem(ler)inin
ilgilileri açısından açık bir sistematiğe haiz olup olmadığının incelenmesi ve
değerlendirilmesi gereğidir. Aynı çerçevede sistemin problemlere yönelik olarak
çok katmanlı araştırma programına uyumlu olup olmadığı konusu da önemlidir.
Çünkü yönetim olgusunun belki de en mühim özelliklerinin başında “karar alma”
gerçekliği yer alır ve alınan kararların yaratacağı çok yönlü çeşitli sorunlar
ve riskler zincirinin çözümlenmesine ilişkin önleyici ve ÇKS mantığına uygun
tertibatların varlığı mutlaka titizlikle önceden sorgulanmalıdır. Burada
ÇKS’nin mantığı ile kastedilen problemlerin mutlak surette birbirine bağlı
katmanlar ve bunların süreçlerini muhteviyata dönüştürme kabiliyetini
kapsaması; ayrıca yönetimin rasyonalitesini de katmansal bir yapıda
oluşturabilmesidir. Mesela aşağıdaki (tipik) şekilde demokratikleşme
süreçlerinin yanında erişilen demokrasinin (demokratik düzeyin)
konsolidasyonuna dair çok katmanlı yapısal modele dair bir örnekleme
gösterilmektedir:
Yukarıda gösterilen çok katmanlı sistemik
şema sadece daha üst katmansal sistemlerin bir parçası olarak durum tespitini
yansıtmakta ve kritikçi yaklaşımlara tabi tutularak kendi içinde açılımlara
muhtaçtır. Mesela medyanın önemli bir faktör bağlamında kendi katmanları ve
ilgili ülkenin en azından yakın tarihine ilişkin tüm “kapalı odalarının”
açılarak aşikâr kılınması ve “tarihsel yüzleşmenin (hesaplaşma)” yapılması
zorunludur. Ayrıca, aynı katmansal sistemin çok daha farklı şekillerde de
yansıtılması mümkündür.
Görüleceği üzere, ÇKS nevi şahsına münhasır
çeşitlilik, çok yönlülük ve geniş düzlemlerde genleşebilen elâstikî paradigmal
yapılanmaları ihtiva etmektedir. Belki de bu özelliklerinden ötürü ÇKS,
literatürde karmaşık ve sarmal bir kümelenme olarak eleştirilmektedir. Bu
eleştiriler bazı akademik çalışmalar açısından bir noktaya kadar haklı
görülebilir. Ancak, ÇKS’nin ne amaçla, nasıl kullanılacağı yeterince açıksa,
karmaşık gibi görünen ama dikkatlice incelendiğinde net içerikler barındırdığı
kanısındayım. Ayrıca, sistemin ne şekilde oluşturulduğu da; yani basit mi
karışık mı olduğu da, kullanılan yöntemlerin tercihine bağlıdır.
Bilindiği üzere, ÇKS sistem teorisinden
geçirdiği dönüşüm ile oldukça başkalaşan, ama ilintili altyapısal sistemik
temellendirmeler zinciri üretebilen kuramsal bir yaklaşımdır. Bilhassa politik,
ekonomik ve sosyal alanlara dair toplumsal ve aynı zamanda bireysel bağlamda
açıklamalar getirebilen yönüyle özgün bir paradigmadır. Görüşüme göre;
bağımsız, ön-yargısız bir bakış açısı çerçevesinde, faydacı ve fırsatçı bir
zihniyetle yaklaşılmadığı takdirde ÇKS, Marx'ın ayrı ve yabancılaşmış felsefe,
politik ekonomi ve tarih (sınıf mücadelesi) alanlarını olumsuzlamasıyla oluşan
dinamik senteze karşı bir alternatif de olabilme kapasitesine sahiptir. Bu
özellik baskın ideolojik anlayışlardan bir tür soyutlanabilme ve ileri seviyede
intersübjektif bir duruş-tutum elde edebilme olanakları da sunabilir ki, bunu
“insancıl, çıkarsız ve açık topluma yatkın bir yaklaşım” olarak
nitelendiriyorum. Bu olanağın yanı sıra, sınıflara dayandırılmış dogmatik
yaklaşımların yerini politik iktisat ve sosyal alanda özgür,
kritikçi-eleştiriye açık ve analize dayalı genleşme vasıtasıyla daha ayrıntılı,
araştırma mantığına müstenit programların da önü açılabilir. Böylelikle özneler
arası yorum ve anlamlandırmaların önündeki kristalize engeller de bertaraf
edilmiş olacaktır. Örneğin, merkezi anlamda politik iktisadın eleştirisi
yayılımına dayalı detaylı düzeylerden, çekirdeğinde insanlığın tarihsel
gelişimine binaen oluşturulan “zaman-dönem, mekân ve durumlar” okuması yaparak
bir nevi “sosyo-evrimsel” öndeyilerin çıkarsanmasını “mümkün kılma” iddiasındaki marksist felsefenin insanı taşıdığı
tarihsici kâhinlik sahası, öncelikle komünlerin ağırlığına dayandırılan komünal
yaşamın idare tarzı komünizmin aşamalı şekilde daha yumuşak formları olan
sosyalizm ve nihayetinde sosyal demokrasiye dönüştürülerek insanlığın refah ve
mutluluğuna dayandırılan nispeten dengeli bir siyasi ve ekonomik yaşamın yolunu
imara çalışan düşünce, toplumu sınıfsal bir tümsel olgu yerine çok fazla sayıda
ve çeşitlilik arz eden katmanlardan oluşan ayrıntılı kümeleşmeler grubu olarak
değerlendiren ve buna göre idare ve sevk formları üreten ÇKS paradigmasından
neşet etmiştir. Aynı şekilde bir yandan anglo sakson ve amerikan etki alanında
1980’lerin başında* uygulamasına geçilen neoliberal-finans kapitale
dayandırılan iktisat politikaları, diğer yandan bu modellerin temellendirildiği
küresel politika önce doğu blokunun çöküşüne zemin hazırlamış ve bunu müteakip
paranın serbest dolaşımının önündeki engeller kaldırılarak paranın ve değerli
metallerin bizzat sanal sistemlerde alım-satıma açılması,** teknolojik devasa
yatırımlar üzerinden geliştirilen siber sistemler ve önemli bir mekanizma
olarak bunlara dayalı bankacılık işlemleri, ekonomik araçların çeşitli
manipülasyonlar ve spekülasyonlar vasıtasıyla karmaşıklaştırılan,
denetlenebilirliği zayıflatan iktisadi sistemleri yüksek kazanç aygıtları
haline getirmesi ve nihayetinde bahusus gelişmekte olan ülkelerin bir üst eklem
(orta-üst) katmanına dönüşen (Türkiye, Brezilya bazı eski doğu bloku ülkeleri
vb.) ve yapay anlamda “gelişmiş kategorisine çıkarılan” ülkelerde (Yunanistan,
Portekiz, hatta İspanya gibi) yapılandırılan faize dayalı (modern tefecilik)
servet birikimi yaratmaları ve bunu sıcak para girişleriyle desteklemeleri vs.
aksiyonlarda ÇKS’in yönetici güçleri sayesinde (Popper’in deyişiyle
totaliterliğin bir biçimi olarak “menajerliğin çağı”)1 mümkün
olmaktadır. Bu güçler mülkiyet ve sermaye sahiplerinin (büyük zenginlerin)
karmaşıklaşan ve irileşen işletmelerinde “gölge uzantı” olarak
yetki(e)lendirdiği ‘elit yöneticilerin’ oluşturduğu katmanlardır. En etkin
dönemlerini 1980-2006 yılları arasında gerçekleştiren bu gruplar, sanal kapital
oluşturmaları ve ona kattıkları somut servet çeşitleri ile son derece tesirli
olmuşlardır. Öyle ki, kendileri de edindikleri menkul ve gayrimenkuller
aracılığıyla belirli seviyelerde güç devşirmişlerdir. Bunun yanı sıra özellikle
BT alanında küçük girişimciler olarak gelişim ve bunu takiben ekonomik büyüme
sağlayan “indigo/kristal çocuklar” da yeni zamanların iş adamı rolünün
belirleyicileri olmuşlardır (S. Jobs ve B. Gates gibilerin takipçileri olan
yeni nesil yatırımcılar Zuckerberg-Facebook, Jack Ma-Alibaba, L. Page ve S.
Brin-Google, E. Williams ve N. Glass-Twitter vd.). Eski doğu blokunda ise (özellikle
Rusya’da) komünist dönemin zenginleşen bürokratlarının ve bağlantılarının bir
kısmı çöküşten sonra “denetimsiz oligarklar” olarak sisteme dâhil olmuşlardır.
Yenidünya düzeni; paranın metalaştırılması, piyasanın BT sayesinde
sunileştirilmesi, ince teknolojik ürünlerin her alanda çekiciliği ve hızı,
medyanın 4. kuvvet olarak çok etkin bir algılatma aracına dönüştürülmesi ve tam
anlamıyla kitleselleşmesi vasıtasıyla dünyayı kaotik neoliberal stillerin aksiyon
sahasına çevirmiştir. Bu da yetmemiş; merkezinde hızla büyüyen ve gelişen
bilgiye endeksli teknolojilerin klasik kapitalizmin “eskiyen endüstrisini” ve
sermaye yapısını zorlamasıyla, kitle medyasının da artan ve çarpıtıcı olabilen
karmaşık ağ yönetimlerinin etkisiyle çok hızla dolaşıma giren kütlesel
enformasyon, yeni düzenin karşısında olanları –ister bireyler isterse ülkeler
olsun- malul bırakma yönünde internet marifetiyle onun yeni bir iletişim
yöntemi olan siber ve yarattığı ortam olan sanallaşma ile oldukça başarılı
olmaktadır.
*A.B.D.’de
R. Reagan ve İngiltere’de M. H. Thatcher’in uygulamaya koydukları politik
ekonomi temel olarak “paranın ticaretine” dayalı finans kapitalizmdir.
Ülkemizde ise bu politika “24.01.1980 kararları” olarak T. Özal’ın iktidara
gelmesiyle tam anlamıyla yürürlüğe konmuştur.
**Para ve
değerli metallerin metalaştırılması süreci böylelikle tamamlanmıştır.
1 K. R. Popper, Gesammelte Werke. Band 5: Die offene Gesellschaft und ihre
Feinde. Band I, M. Siebeck Verl., 2003, s. 13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder