18 Nisan 2016 Pazartesi

Çok Katmanlı Sistemlerin Çok Yönlülüğü ve Genleşebilen Yapısı - 1

Çok katmanlı sistemlerin (ÇKS) teorik ağı, doğa bilimlerinden sosyal-beşeri bilimlere ve bunların kapsadığı alan disiplinlerine değin çok geniş bir kapsama haiz olmakla beraber, aynı zamanda bu kapsamanın yayılım yansımaları da çok çeşitli ve daha da belirgini çok yönlüdür. Ayrıca ÇKS kişinin araştırma yapacağı disipliner konular ile alakalı olarak da genleşebilen bir yapıya haizdir. Ancak, ÇKS’nin yapısındaki çok yönlülük ve genleşme özelliklerinin, literatürde geçerli pratiğini incelediğimizde karşımıza ya biyoloji veya BT sistemleri ya da politik ekonomi ve sosyoloji sahalarındaki bazı baskın uygulamaların çıktığını müşahede etmekteyiz. Fen veya temel bilimlerindeki kalıplar alanın karakterine uygun olmakla beraber, sosyal-beşeri alanlarda tecrübe ettiğimiz yaygın örneklemlerin doğadakine nazaran birbirine göre farklılıklar içeren, ama istenirse daraltılabilen bir çerçeve arz ettikleri kanaatindeyim. Örneğin, politik ve sosyo-ekonomik bağlamda ÇKS’e ilişkin baskın tema AB veya bazı diğer uluslararası kuruluşların yapılanmasına, eğitim-öğretim alanına dair olmaktadır. ÇKS’nin kapsama alanı içinde bu konular önemlidir, ama ana tematiği sınırlı kılmaktadırlar ve fazlaca analojiye neden olabilmektedirler. Söz konusu sınırlamanın arka planında belirli bir disiplini sağlamanın yanı sıra, konjonktürel anlamda hangi uygulamaların daha pragmatik olduğu hususunda seçici davranış da yatmaktadır.
Temel olarak ÇKS’nin önemli bir niteliği dönüşüme yatkın, geniş yayılımlı, uyumlanabilen ve bağımlılığı düşük değerler dizini üretebilen bir altyapı sunmasıdır. Örneğin bir teori kümelenmesi içinde yer alan önermelerin her biri için ayrı ayrı modellerin oluşturulmasına olanak sağladığı gibi, herhangi bir kavramı boyutsal manada dallandırılabilmesi de mümkün olabilmektedir. Süreçsel nitelikli konularda belirleyici faktörler dahi özgün bir biçimde katmansal modellerle açıklanabilir bir kimlik kazanabilir. Ne var ki, bu imkânların yanı sıra yine bunlardan çıkarsanacak yorumlamaların anlama boyutunda eksikliklere sebebiyet verebilme riskleri de bir hayli fazladır. Diğer bir risk ise teorik olarak yönetim modellerine ilişkin olarak ayrım yapılmaksızın ÇKS’nin her türden yönetsel yaklaşıma meşruiyet kazandırabilme esnekliğidir. Bu durumda karşı tezlerin ortaya konulmasında da başvurulan ilk yöntem yine ÇKS’nin içerdiği sistematik ile sağlanacaktır. Bir paradigmanın bu denli esnek ve kapsayıcı olmasının önemli bir hususiyeti de onun üzerinden çok sayıda çeşitli yararcı teorilerin üretilmesine yol açmasıdır ki, bu durum toplumlar için getirilerin ve götürülerin rasyonel hesaplanabilir olmasını zorunlu kılmaktadır. Örneğin, ÇKS demokratikleşme yönünde farklı modelleme imkânları sağladığı gibi, otokratik-diktatoryal rejimler açısından da aynı olanağı sunabilmektedir. Aynı zamanda ÇKS sunduğu modeller üzerinde çoklu yorumların yapılabileceği ve revizyona açık desenlere de haizdir.
ÇKS’nin söz konusu çok yönlü ve genleşebilir yapısı devletlerden en alt elementar kompartımanlara değin her türden kümenin yönetim stillerini de şekillendirme kabiliyetini barındırır. Bu bağlamda güncel hale gelen durum, teorik olarak yönetime ilişkin ortaya konan sistematiğin bir yanıyla ÇKS çerçevesinde şekillendiği hususuna dair sorgulama, diğer yandan bu meyanda yapılan çıkarım uygun ise; çok katmanlı yönetim biçem(ler)inin ilgilileri açısından açık bir sistematiğe haiz olup olmadığının incelenmesi ve değerlendirilmesi gereğidir. Aynı çerçevede sistemin problemlere yönelik olarak çok katmanlı araştırma programına uyumlu olup olmadığı konusu da önemlidir. Çünkü yönetim olgusunun belki de en mühim özelliklerinin başında “karar alma” gerçekliği yer alır ve alınan kararların yaratacağı çok yönlü çeşitli sorunlar ve riskler zincirinin çözümlenmesine ilişkin önleyici ve ÇKS mantığına uygun tertibatların varlığı mutlaka titizlikle önceden sorgulanmalıdır. Burada ÇKS’nin mantığı ile kastedilen problemlerin mutlak surette birbirine bağlı katmanlar ve bunların süreçlerini muhteviyata dönüştürme kabiliyetini kapsaması; ayrıca yönetimin rasyonalitesini de katmansal bir yapıda oluşturabilmesidir. Mesela aşağıdaki (tipik) şekilde demokratikleşme süreçlerinin yanında erişilen demokrasinin (demokratik düzeyin) konsolidasyonuna dair çok katmanlı yapısal modele dair bir örnekleme gösterilmektedir:

Yukarıda gösterilen çok katmanlı sistemik şema sadece daha üst katmansal sistemlerin bir parçası olarak durum tespitini yansıtmakta ve kritikçi yaklaşımlara tabi tutularak kendi içinde açılımlara muhtaçtır. Mesela medyanın önemli bir faktör bağlamında kendi katmanları ve ilgili ülkenin en azından yakın tarihine ilişkin tüm “kapalı odalarının” açılarak aşikâr kılınması ve “tarihsel yüzleşmenin (hesaplaşma)” yapılması zorunludur. Ayrıca, aynı katmansal sistemin çok daha farklı şekillerde de yansıtılması mümkündür.
Görüleceği üzere, ÇKS nevi şahsına münhasır çeşitlilik, çok yönlülük ve geniş düzlemlerde genleşebilen elâstikî paradigmal yapılanmaları ihtiva etmektedir. Belki de bu özelliklerinden ötürü ÇKS, literatürde karmaşık ve sarmal bir kümelenme olarak eleştirilmektedir. Bu eleştiriler bazı akademik çalışmalar açısından bir noktaya kadar haklı görülebilir. Ancak, ÇKS’nin ne amaçla, nasıl kullanılacağı yeterince açıksa, karmaşık gibi görünen ama dikkatlice incelendiğinde net içerikler barındırdığı kanısındayım. Ayrıca, sistemin ne şekilde oluşturulduğu da; yani basit mi karışık mı olduğu da, kullanılan yöntemlerin tercihine bağlıdır.
Bilindiği üzere, ÇKS sistem teorisinden geçirdiği dönüşüm ile oldukça başkalaşan, ama ilintili altyapısal sistemik temellendirmeler zinciri üretebilen kuramsal bir yaklaşımdır. Bilhassa politik, ekonomik ve sosyal alanlara dair toplumsal ve aynı zamanda bireysel bağlamda açıklamalar getirebilen yönüyle özgün bir paradigmadır. Görüşüme göre; bağımsız, ön-yargısız bir bakış açısı çerçevesinde, faydacı ve fırsatçı bir zihniyetle yaklaşılmadığı takdirde ÇKS, Marx'ın ayrı ve yabancılaşmış felsefe, politik ekonomi ve tarih (sınıf mücadelesi) alanlarını olumsuzlamasıyla oluşan dinamik senteze karşı bir alternatif de olabilme kapasitesine sahiptir. Bu özellik baskın ideolojik anlayışlardan bir tür soyutlanabilme ve ileri seviyede intersübjektif bir duruş-tutum elde edebilme olanakları da sunabilir ki, bunu “insancıl, çıkarsız ve açık topluma yatkın bir yaklaşım” olarak nitelendiriyorum. Bu olanağın yanı sıra, sınıflara dayandırılmış dogmatik yaklaşımların yerini politik iktisat ve sosyal alanda özgür, kritikçi-eleştiriye açık ve analize dayalı genleşme vasıtasıyla daha ayrıntılı, araştırma mantığına müstenit programların da önü açılabilir. Böylelikle özneler arası yorum ve anlamlandırmaların önündeki kristalize engeller de bertaraf edilmiş olacaktır. Örneğin, merkezi anlamda politik iktisadın eleştirisi yayılımına dayalı detaylı düzeylerden, çekirdeğinde insanlığın tarihsel gelişimine binaen oluşturulan “zaman-dönem, mekân ve durumlar” okuması yaparak bir nevi “sosyo-evrimsel” öndeyilerin çıkarsanmasını “mümkün kılma” iddiasındaki marksist felsefenin insanı taşıdığı tarihsici kâhinlik sahası, öncelikle komünlerin ağırlığına dayandırılan komünal yaşamın idare tarzı komünizmin aşamalı şekilde daha yumuşak formları olan sosyalizm ve nihayetinde sosyal demokrasiye dönüştürülerek insanlığın refah ve mutluluğuna dayandırılan nispeten dengeli bir siyasi ve ekonomik yaşamın yolunu imara çalışan düşünce, toplumu sınıfsal bir tümsel olgu yerine çok fazla sayıda ve çeşitlilik arz eden katmanlardan oluşan ayrıntılı kümeleşmeler grubu olarak değerlendiren ve buna göre idare ve sevk formları üreten ÇKS paradigmasından neşet etmiştir. Aynı şekilde bir yandan anglo sakson ve amerikan etki alanında 1980’lerin başında* uygulamasına geçilen neoliberal-finans kapitale dayandırılan iktisat politikaları, diğer yandan bu modellerin temellendirildiği küresel politika önce doğu blokunun çöküşüne zemin hazırlamış ve bunu müteakip paranın serbest dolaşımının önündeki engeller kaldırılarak paranın ve değerli metallerin bizzat sanal sistemlerde alım-satıma açılması,** teknolojik devasa yatırımlar üzerinden geliştirilen siber sistemler ve önemli bir mekanizma olarak bunlara dayalı bankacılık işlemleri, ekonomik araçların çeşitli manipülasyonlar ve spekülasyonlar vasıtasıyla karmaşıklaştırılan, denetlenebilirliği zayıflatan iktisadi sistemleri yüksek kazanç aygıtları haline getirmesi ve nihayetinde bahusus gelişmekte olan ülkelerin bir üst eklem (orta-üst) katmanına dönüşen (Türkiye, Brezilya bazı eski doğu bloku ülkeleri vb.) ve yapay anlamda “gelişmiş kategorisine çıkarılan” ülkelerde (Yunanistan, Portekiz, hatta İspanya gibi) yapılandırılan faize dayalı (modern tefecilik) servet birikimi yaratmaları ve bunu sıcak para girişleriyle desteklemeleri vs. aksiyonlarda ÇKS’in yönetici güçleri sayesinde (Popper’in deyişiyle totaliterliğin bir biçimi olarak “menajerliğin çağı”)1 mümkün olmaktadır. Bu güçler mülkiyet ve sermaye sahiplerinin (büyük zenginlerin) karmaşıklaşan ve irileşen işletmelerinde “gölge uzantı” olarak yetki(e)lendirdiği ‘elit yöneticilerin’ oluşturduğu katmanlardır. En etkin dönemlerini 1980-2006 yılları arasında gerçekleştiren bu gruplar, sanal kapital oluşturmaları ve ona kattıkları somut servet çeşitleri ile son derece tesirli olmuşlardır. Öyle ki, kendileri de edindikleri menkul ve gayrimenkuller aracılığıyla belirli seviyelerde güç devşirmişlerdir. Bunun yanı sıra özellikle BT alanında küçük girişimciler olarak gelişim ve bunu takiben ekonomik büyüme sağlayan “indigo/kristal çocuklar” da yeni zamanların iş adamı rolünün belirleyicileri olmuşlardır (S. Jobs ve B. Gates gibilerin takipçileri olan yeni nesil yatırımcılar Zuckerberg-Facebook, Jack Ma-Alibaba, L. Page ve S. Brin-Google, E. Williams ve N. Glass-Twitter vd.). Eski doğu blokunda ise (özellikle Rusya’da) komünist dönemin zenginleşen bürokratlarının ve bağlantılarının bir kısmı çöküşten sonra “denetimsiz oligarklar” olarak sisteme dâhil olmuşlardır. Yenidünya düzeni; paranın metalaştırılması, piyasanın BT sayesinde sunileştirilmesi, ince teknolojik ürünlerin her alanda çekiciliği ve hızı, medyanın 4. kuvvet olarak çok etkin bir algılatma aracına dönüştürülmesi ve tam anlamıyla kitleselleşmesi vasıtasıyla dünyayı kaotik neoliberal stillerin aksiyon sahasına çevirmiştir. Bu da yetmemiş; merkezinde hızla büyüyen ve gelişen bilgiye endeksli teknolojilerin klasik kapitalizmin “eskiyen endüstrisini” ve sermaye yapısını zorlamasıyla, kitle medyasının da artan ve çarpıtıcı olabilen karmaşık ağ yönetimlerinin etkisiyle çok hızla dolaşıma giren kütlesel enformasyon, yeni düzenin karşısında olanları –ister bireyler isterse ülkeler olsun- malul bırakma yönünde internet marifetiyle onun yeni bir iletişim yöntemi olan siber ve yarattığı ortam olan sanallaşma ile oldukça başarılı olmaktadır.

*A.B.D.’de R. Reagan ve İngiltere’de M. H. Thatcher’in uygulamaya koydukları politik ekonomi temel olarak “paranın ticaretine” dayalı finans kapitalizmdir. Ülkemizde ise bu politika “24.01.1980 kararları” olarak T. Özal’ın iktidara gelmesiyle tam anlamıyla yürürlüğe konmuştur.
**Para ve değerli metallerin metalaştırılması süreci böylelikle tamamlanmıştır.
1 K. R. Popper, Gesammelte Werke. Band 5: Die offene Gesellschaft und ihre Feinde. Band I, M. Siebeck Verl., 2003, s. 13


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yönetimin Sosyolojisi: Çok Katmanlı Sistemler ve Ticari İşletmelerin Temel Gerçekliği - 3

Araçsallaştırılan yönetişimi dinamik kılan başlıca unsur eyleme yönelik olması ve eylem araştırmasında temellendirilmesidir. Söz konusu ey...