23 Mayıs 2016 Pazartesi

Basiti Düşünmek

Yüzeyselliğin anlaşılmasının öncelikli değeri kişiye kolaylık sunmasıdır. Ancak, “şeylerin” katmanlı oluşu insan zihni için işlerin derinliğine işaret eder. Gazali’nin dediği gibi ‘şey’ cevizin kabuktan ibaret olmadığıdır. Bazı işlerin basitleştirilebilmesinin, sadeliğinin sağlanmasının ilk koşulu onlara eklemlenen ilintileri boş görmek, onlara aldırış etmemektir. Yoksa basit olan şeylerin aslında basit olmayışındaki gerçeklik bizatihi onların kendileriyle değil; onlarla ilgili alt katmanların, örneğin işlerin ve bunlara yaklaşımların ortaya çıkardığı karmaşık zorluklarla alakalıdır. Diğer bir bakış açısıyla basitlik bir şeyin benzer veya aynı karakter kaynaklı diğerleriyle kıyasından türer. Zira bir şeyin yeterince açıklığını ve anlaşılabilirliğini, hatta belirli bir seviyede kavranabilirliğini sağlayan ölçütlerden biri de kıyaslanabilirliktir. Burada sözünü ettiğimiz ‘basit’ nitelemesi, ‘yalın’ ile karıştırılmamalıdır. Yalın aklın daha karmaşık bir biçimde tasniflemesine, basit ise pratik ve kısa yola dayanır. Basitlikte kendine has bir samimiyet ve asgari kurallar vardır; buna karşın yalınlık standartları ve kodları taban edinir, üst yapıyı gerekli kılar ve bildiğimiz manada içtenlik gerektirmez. İnsanın başladığı işlerde önceliği basitleştirmeye vermesi bir avantajdır. Ama nihayetinde bu hal süreklilik arz etmemelidir; işler ister istemez yaratılışı gereği mükemmeli arayan için yalınlığa terfi eder. Eğer kişi bunun için donanımlı değilse yalınlığa ulaşamamak bir yana kargaşaya düşme ve basitliği de elden kaçırma riskiyle çevrelenmiştir. Basitlik-sadelik ve yalınlık arasındaki ilişki ağaç ile çalı misalindeki gibidir. Sağlıklı bir ağacın dalları keskinliğinin yanı sıra belirli bir nizamda yalındır da. Çalı topak şeklindedir; dalları ise karmaşıklığı nedeniyle belli dahi değildir; dallarını ayırmaya kimse zaman ayırmaz. Fikirleri ağaç misali insanlar yalındır. Zira hem ana akımları, hem de teferruat mesabesindeki yan akımları (t)üretirler. Mühim olan, dünyayı şekillendiren ana akımlardır; çünkü yan akımlara, ayrıntılara biçim verenler de onlar vasıtasıyla sağlanır. Ana akımlar natürü icabı şifreleseler de gerçekliği yansıtırlar. Teferruatların en belirgin özelliği sanallaştırma kabiliyetine haiz olmaları, gerçekliği eğip bükebilmeleridir. Bilhassa çağımızda ayrıntılar, hem ana akımları az ya da çok örtülü kılabilirler hem de bağlantıları geniş ağlar sayesinde sahteleştirebilirler. Gerek ilişkiler gerekse fikri transferler bu vesileyle manipüle edilebilir ve bahusus veriler, malumatlar unsur görünümlü aldatıcı suretler olabilirler. İbn Haldun’un vurguladığı gibi “tüm malumatlar yanlış” tır (Mukaddime). Ana akımların insana sağladığı önemli avantajlardan biri de ayrıntılar vasıtasıyla dünya görüşlerini yer değiştirebilir kılmasıdır (göçmen kuşlar gibi). Örneğin, sola dair ana akımlar sosyal devlet-adalet, eşitlik, özgürlük gibi olguları yan akımlar olarak ortaya çıkardığı gibi feminizm, hippilik, çevrecilik ve benzeri cereyanları da sahneye koymuştur.
Mevzu başta bahsettiğimiz yüzeysellik ise, çoğumuz için onun doğası basitin ve sadenin ki kadar şeffaf değildir. Çünkü gördüğümüz, dokunduğumuz, dinlediğimiz, okuduğumuz veya kanılarımız ya da düşüncelerimiz vs. gerçeklik yansıttıkları ve nicel olduklarından ötürü kendilerinden şeffaflık arz etmeleri otomatikman beklenmez ve kabulleri de kolayca husul eder. Basit ise sadelik sunar, cevheri hitapta ve bireye uyumunda saklıdır. Uyum ise güvenle alakalı olduğundan basit beynin rahatına uygun olsa da günümüz dünyasında tercih edilmesi zor olandır. Ağırlıklı olarak siyaset marifetiyle sosyal ve/veya sosyo-ekonomik bağlamda bilgiye ilişkin meydana getirdiğimiz keşmekeş öyle bir durum oluşturmuştur ki, işin basit yönden çözümlenmesi şüpheyle karşılanmaktadır. Bu da belirli bir düzeyde insan beyni açısından ağırlık yüklemeyen basitin es geçilmesine yol açar. Bu nedenle basitin aktarımı problemlidir, hele ki problem diyalektiğin zihinsel ‘sanatı’ süslenmiş ise. Burada alaysılı olan bilhassa yeni zamanlarda bilgi olarak ortaya konan pek çok şeyin malumat olması, ayrıca problem çözümünün aynı zamanda yeni bir problemin müsebbibi olduğunun yaygın olarak unutulmasıdır.
Basit ile yüzeysel arasındaki farkı şu örnekle ortaya koyabiliriz: Bankacı olmaya karar veren birinin alması gereken öğretinin sağlam ve başarılı bir matematik temeline dayandığını  düşünmek yüzeysellik, onun insan ilişkilerinde mutluluk oluşturan biri olmasının lüzumunu öncelemek ise basitliktir. Kişinin düşünme niteleğinin düzeyi ne olursa olsun, araştırmanın iletileneni akılcı-kritikçi bir duruşla karşılaması onu alması, anlaması, sindirmesi ve tekrar sunumu biçimlenmenin ve içeriğin kalitesini belirler. Bu durumla birlikte basitin fıtratı aşılmıştır ve bilginin vasfına göre; kavramanın, derin okuma ve düşünmenin, kapsamın, ansal işlev(ler)in kapasitesi doğrultusunda çıkarımların doğası da farklılaşmalara, çeşitliliğe yatkın olacaktır. Bire sıfır, bire bir veya bire bin veren başak misali.  
Ya sathîlik ya da derinliğin genişliği. Yüzeysellik aynı zamanda zihni sığlık olsa da bir veya daha fazla bakış açısı ne denli derinlik arz ederse etsin, onun birey tarafından nasıl alındığı ve ne derece anlaşıldığı sonucu belirleyicidir. Kişinin alt ve üst yapılanmasına bağlı donanımı, mental arka planı ve bunu geliştirmesi, tefekküre dair çalışkanlığı basitliğin derinliğini kavrama gücünü tayin eder. Bir şeyin, bir konunun veya işin köklerine inemediğimiz takdirde verilenin kabulünün kölesi olmaya müsait hale geliriz. Yeni zamanlarda sıklıkla dillendirilen algılama sözcüğünün bu denli devreye girmesinin önemli sebeplerinden biri de budur. Halbuki bir şeyi algılamak anlamaya nazaran yüzeyseldir, zira algıda duyular akla baskın gelir ve çeşitli yanılgılara yol açar.
Burada sözünü ettiğimiz derinlik ile kastedilen illa ki karmaşık düşünsel sistemlere ilişkin değildir, aksine karmaşık olan daha doğrusu o hale getirdiğimiz modellemelerin basitleştirilmesidir de. Örneğin, A.B.D.’nin en büyük yoğurt üreticilerinin başında gelen ve bir Türk’ün sahibi olduğu (Hamdi Ulukaya) Chobani şirketinin ulaştığı öncü konumun öyküsü incelendiğinde şirket politikasının işin başlangıcı aşamasında 11 maddeyi içeren bir manifestoya dayandığı ve bu maddelerin her birinin ihtiva ettiği eylemlerin belirlenen politikanın ürettiği stratejinin-stratejik adımların yansımaları olduğu görülecektir. Ulukaya’nın işletme manifestosunun bilhassa 1. ve 9. maddelerindeki belirtimi de burada bahsettiğimiz hususlara işaret etmesi açısından dikkat çekicidir: ”İlk işim pazarı anlamaya çalışmak oldu. Tek başıma gidip marketlerde insanların yoğurt alma davranışlarını inceledim… İşin çok karışık olduğuna hiçbir zaman inanmadım. Benim için basit düşünmek önemli. Ben organizasyona değil, ürüne odaklandım. Organizasyon sonra geldi.” (Capital Dergisi, 2014/4 sayısı, S. 95).

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yönetimin Sosyolojisi: Çok Katmanlı Sistemler ve Ticari İşletmelerin Temel Gerçekliği - 3

Araçsallaştırılan yönetişimi dinamik kılan başlıca unsur eyleme yönelik olması ve eylem araştırmasında temellendirilmesidir. Söz konusu ey...