14 Kasım 2017 Salı

İşletmesel Demokratikleşme: Stratejik İdeal veya Dönüşebilen Gerçeklik-1

Yönetişim için yönetsel bir araç olarak etkin olabilmesi, belirli düzeyde de olsa işletmesel demokratikleşmenin gerçekleştirilmesine bağlıdır. 20. Yy.da şirketlerin gündemine giren konunun, karşılıklı etkileşim çerçevesinde katılıma dayalı yönetim biçimlendirmeleri açısından özellikle Almanya gibi yönetime katılımın yoğun olduğu ve birlikte yönetim modelinin uygulandığı ülkeler üzerinden yayılması halen güncelliğini korumaktadır. Genel olarak AB ülkelerinde, işletmelerde yönetime katılma konusu hala tartışılmakta ve bahusus Orta Avrupa’daki şirketlerde çalışanların yönetime katılması kısmen de olsa yasalarla desteklenmeye çalışılmaktadır.   
İşletmesel demokratikleşmenin ortaya çıkışının temeli olarak kabul edilen endüstriyel demokrasi kavramı; ülkemizde de endüstriyel demokrasinin uygulama modelleri olan yönetime katılma, birlikte yönetim, özyönetim gibi kavram ve uygulamalarla tartışılmıştır. Ancak bunların her birisi gerek tarihsel gelişimleri itibariyle gerekse uygulama özellikleri ile geniş birer araştırma alanıdır ve kuşkusuz sendikalaşma tarihiyle birlikte değerlendirilmelidir. Tekrar vurgulamak gerekirse, işletmesel demokratikleşme olgusu şirket yönetimleri açısından çok katmanlı sistemlerin alt dallarından biri olan yönetişimin araçsallığı çerçevesinde ele alınmalıdır (yönetimin bizzat kendisi olarak değil).
Ülkemizdeki akademik çalışmalar incelendiğinde, bu konuya ilişkin tartışmaların yaygın bir etkinlik alanı oluşturmadığını söylemek mümkündür. Kanımızca, işletmelerin yönetsel uygulamalarını demokrasinin temel kriterleri ve unsurlarıyla birlikte yeniden düşünmek, günümüzde işletmelerin bahusus insan değerleri yönüyle varlıklarını nasıl sürdürebileceği sorununun çözümü açısından katkı sağlayabilir. Bu bağlamda, burada öncelikle işletmesel demokratikleşme kavramı, modern işletme yönetimi perspektifinden tanımlanmaya ve temellendirilmeye çalışılacak, daha sonra sırasıyla; buna ilişkin bazı araştırmalar, olguya yönelişin nedenleri, örgütlere katkısı, uygulamadaki sorunlar ve zorluklar ve son olarak da işletmesel demokratikleşmeyi olabildiğince sağlamanın yolları tartışılacaktır.
Demokrasiyi, örgütlerin yönetimi perspektifinden ele aldığımızda karşımıza çeşitli kavramlar çıkmaktadır. Uluslararası literatürde işletmesel demokratikleşme konu olarak geniş bir yere sahip olmakla birlikte heterojen bir yapıdadır ve birbirine benzeyen veya birbirinin yerine kullanılan kavramlarla karşılaşmak mümkündür. Örneğin; işyeri demokrasisi, ekonomik demokrasi, endüstriyel demokrasi, örgütsel demokrasi, kendi kendine yönetim, çalışan kontrolü, çalışan katılımı gibi. Özellikle işletmesel demokrasi (Alm. Betriebliche Demokratie) ile örgütsel demokrasi (İng. organizational democracy) ile işyeri demokrasisi (İng. workplace democracy) kavramlarının birbirlerinin yerine kullanıldığı dikkati çekmektedir. Literatürde kavrama ilişkin tanımlardan bazıları şunlardır:
İşletmesel demokratikleşme otoriter olmayan yönetim gücü tarzından, çalışma şartlarındaki karar mekanizmasında hafif çaplı işçi katılımına ve daha geniş anlamda işçilerin kendilerini yönettikleri teşebbüslere varana kadar çeşitli şekillerde ifade edilebilmektedir. Kurumsal anlamda demokrasi, örgütleri bütün olarak etkileyen kararların örgütün tüm üyelerince alınması ve karar alma mekanizmasında örgütteki tüm tarafların eşit haklara sahip olması idealini oluşturur. Demokratik ilkeler, herhangi bir örgütün ortak karar verme mekanizması ile de ilgilidir.1 Crane ve Matten’e göre işletmesel demokrasideki temel konular: Karar vermede çalışan katılımı, çalışanların yönetim işlemlerine dâhil edilmesi ve örgütsel strateji belirlenirken birlikte karar alınmasıdır.2
Kerr’e göre ise işletmesel demokrasi: 1. Yönetilene karşı sorumluluk, 2. Katılımda eşit hak, 3. Bilginin serbest dolaşımı ve 4. Yönetilenin temsili olarak tanımlanır.3 Hoffman ise işletmesel demokrasi uygulamalarında gücün merkez kaç olması gerektiğini ve çalışanlara yapılanlar üzerinde kontrol hakkı tanıdığını ifade eder. İşletmesel demokrasinin temelinde eşitlik, katılım, tartışma ve mutabakat, paylaşılan örgüt değerlerine destek ve insan değerlerine karşı duyulan ortak bir saygı vardır.4
Demokratik yönetsel uygulamalar elbette son yıllarda ortaya çıkmış değildir. Yönetim bilimi açısından bakıldığında fikir birliğine dayalı demokratik örgüt teorisinin açıklanış şekli McGregor’un “Kuruluşlardaki İnsan Öğesi” eserinde bulunabilir. Bilindiği gibi McGregor örgütsel verimliliği arttırmak adına, temeli geleneksel ve otoriter yönetim ve kontrol modeli olan X teorisinin varsayımlarının karşısına; bireysel ve örgütsel hedefleri, katılımsal tekniklerle otoriter olmayan, destekçi ve kişi merkezli düzlemde sağlamaya yönelik Y teorisinin varsayımlarını koymuştur Maslow ise daha düşük seviyedeki ihtiyaçlar bir kez karşılandığında kendimizi gerçekleştirme gibi daha yüksek seviyelerdeki ihtiyaçların öne çıktığını ve demokratik katılımın bunların takibinde gerekli bir rol oynadığı vurgulamaktadır. Benzer bir eğilim Argyris’in “Şahsiyet Ve Organizasyon” eserinde de görülmektedir. Burada bireyin arzuları ile örgütün hedefleri karşılıklı olarak birbirlerine yardım edecek şekilde entegre olmuştur ki, sonuçta bireyin psikolojik sağlığı ve örgütün verimliliğinin sağlanması söz konusudur. Modern yönetim anlayışında da “Bir örgütte üst ve astların amaçları birlikte belirledikleri, sorumluluk alanlarını ve ulaşacakları sonuçları birlikte kararlaştırdıkları “Amaçlara Göre Yönetim”, “Müşteri isteklerinin tüm çalışanların katılımı, hedef ve fikir birlikleri sağlanarak karşılanmasını esas alan Toplam Kalite Yönetimi”, “Çalışanlara yardımlaşma, paylaşma, ekip çalışması yolu ile kişilerin karar verme haklarını (yetkilerini) artırma ve kişileri geliştirme süreci olarak” tanımlanan Personel Güçlendirme gibi uygulamalar çalışanların yönetime ve süreçlere katılmasını teşvik eden örgütsel uygulamalardır.5
İşyeri demokrasisi temelde üretim metotları üzerindeki kontrolle ilgilidir. Bu kavram “karar mekanizmasına çalışan katılımı” ile “çalışan kontrolü” nün spesifik olarak yan yana gelmesidir. Basit bir ifade ile işyeri demokrasisi çalışanların işlerinde söz söyleme hakkı olarak özetlenebilir. Bu ses, işin içine girmekten tutun da kolektif kontrole sınırsız olarak ya da tamamen resmi şekilde nüfuz etmeye kadar varabilir.6
Paydaş demokrasisi kavramı ise demokrasinin işletmelerde uygulanması olarak karşımıza çıkan bir diğer kavramdır. Paydaş tartışması her ne kadar demokrasi üzerinde temellendirilmese de, kavram; toplu sorumluluk ve şeffaflık gerektirir. Şirketlerdeki karar verme mekanizmasına katılım ve şirket yönetiminde daha fazla sosyal çıkarın temsilini gerektiren uygulamalar son yıllarda ortaya çıkmıştır. Paydaş demokrasisinde ana unsur; çalışan katılımının sağlanarak bunların şirket karar verme mekanizmasında yer almasıdır. Paydaş demokrasisindeki seçmen, bütününde tüketici, malı tedarik eden, hissedarlar ve çalışanlardan oluşur. Diğer kavramlardan farklı olarak paydaş demokrasisinin en önemli özelliği işletmelerin paydaşlarına karşı finansal açıdan açıklık ve hesap verebilirlik politikalarını benimsemesidir. Örgütler ana eğilimlerinin tersine etkin üretim yollarıyla sadece kar sağlayan teknik sistemler değildirler. Örgütlerin iletişimsel yönleri de vardır ki, bu onları demokratik eylemlere açık olmaya zorlamaktadır ve bu durum örgütsel demokrasinin önemini artırmaktadır.7
Fenton, örgütsel demokrasinin sadece Amerikan idealleri değil, örgütsel strateji olduğunu; sadece görüş birliği değil, karşılıklı-ikili iletişim olduğunu; yöneticilik yapma yerine liderlik yapmayı benimsediğini; her şeyi oylama yerine önemli konularda katılıma devam etme; finansal, sosyal ve iç çevre ile birlikte dış çevreyi de dikkate alan bir strateji olduğunu ifade etmektedir.8 Fenton’un kıyaslamasında iş ve politikanın karşılıklı kıyaslama özellikleri olarak gösterilmesi boşlukta kalmaktadır. Zira yaşamda politikanın işlevsel olmadığı (teorik ve pratik olarak) alan yoktur. Diğer bir tartışmalı alan liderliğin yönetimi ikame etme özelliğidir ki, demokrasilerde liderlik kavramının, edinilen sayısız tecrübeler sonucunda totaliterliğe açılan bir kapı olduğu ve bu meyanda barındırdığı “aşırı riskler” nedeniyle aşılmaya başlayan bir olgu olduğu ortadadır. Ayrıca günümüzde işletmesel demokrasinin karşılık geldiği anlam açısından çalışanlar liderlerden maada ahenkli çalışabilecekleri mentor tipi yöneticilerle daha verimli çalışabilmektedirler. Zaten lider kavramının da bugün geçmişe nazaran taşınmak istendiği mana alanı, daha çok koç-mentor türü yönetici tiplerini içermektedir ki, bu da “liderlik mitinin” ayakların daha yere basılarak pazarlanması açısından uygun görülmesindendir.

1 D. Beetham, K. Boyle, Demokrasinin Temelleri 80 Soru ve Cevap Liberte Yay., Ankara, 1998, s. 4-8
2 A. Crane, D. Matten, “What is Stakeholder Democracy? Perspectives and Issues”, Business Ethics: A Europan Review, 14 (1), 2005, s. 7
3 A. Kerr, “The Limits of Organizational Democracy” Academy of Management Executive, 18(3), 2004, s. 84
4 M. F. Hoffman, “Do All Things With Counsel, Benedictine Women and Organizational Democracy”, Communication Studies,53 (3), 2002, s. 211-212
5 T. Koçel, İşletme Yöneticiliği, Beta Basım Yayım, İstanbul, 2003, s. 147-153 ve 414
6 E. Collom, “Social Inequality and The Politics of Production: Americans’ Attitudes Toward Workplace Democracy”, University of California Riverside, 2001, s. 3-5 (Doktora Tezi)
7 A. Crane, “What is Stakeholder Democracy? Perspectives and Issues”, Business Ethics: A Europan Review, 14 (1), 2005, s. 6-13

8 http://www.worldblu.com/democratic-design [Erişim 14.09.2015]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yönetimin Sosyolojisi: Çok Katmanlı Sistemler ve Ticari İşletmelerin Temel Gerçekliği - 3

Araçsallaştırılan yönetişimi dinamik kılan başlıca unsur eyleme yönelik olması ve eylem araştırmasında temellendirilmesidir. Söz konusu ey...