Sürüyle makale, kitap, araştırma veya konuşmanın –ki
dilimizde telif ve doyurucu çalışma oldukça az ve piyasada anglo-amerikan
ithal, dolayısıyla bize özgü olmayan tercümeler baskın olmasına rağmen- konularından
biri olan “Liderlik” olgusu, hakkında yapılan çok sayıda tanım ve yaklaşımlar,
özellikle de eğitim-öğretim konusu olarak ön plana alınması ile günümüzde tam
anlamıyla başı-sonu belirsiz k(s)armaşık bir hal almıştır. Öyle ki, konunun
çeşitli liderlik tiplerinin türetilmesi vasıtasıyla bölünmesi, tematiğin tarihi
ve sosyolojik çıkış noktaları ile kavramsallığını geri plana itmiştir. Bilhassa
kalite ve sistemlerine ilişkin konuların çalışma yaşamının ayrılmaz parçası
haline gelen kişisel gelişim eğitimi sahasında yaygınlaşmasıyla, liderlik
teması modernitenin çalışma yaşamına dâhil ettiği ilgi çekici alanlarından biri
haline gelmiştir. Nihayet post modernist –muğlak- sistematik içinde oluşan
çeşitli akımların bir kolu olan yeni tarihsici yaklaşım ile moda hüviyeti
kazanan liderlik, başta belirttiğimiz olgu kavramının da dışına çıkmış;
tanımlar, modeller izahında yetersiz bir hale bürünmüştür. Bu durumda, liderlik
çoğullaşarak, kişiye veya gruplara göre farklılıklar arz eden izafi karakterli
elemanları barındıran alanlar kümesi-kümeleri haline mi dönüşmüştür?
Liderliğe ilişkin alan çalışmaları gözden
geçirildiğinde çeşitlendirme aracılığı ile konunun bölümlendirildiği daha
belirgin olmaktadır. Bölümlenen şeylerin
yönetimi daha kolay ve pratik açıdan daha kullanışlıdır. Ayrıca bu sayede
“verilenin kabulü” olarak adlandırdığım dogmalaştırmalara da olanak
sağlanabilir. Öyle ki, muhtelif modellemeler vasıtasıyla insanlık tarihinde
lider olarak öne çıkarılan kişilerin hangi liderlik grubuna daha uygun olduğu
hususunda seçenekler sunabilmenin önü açılmıştır. Ancak konuya ilişkin takdim
edilen öğelerin tasnifi ve kategorize edilebilmesi nicelik, nitelik, biçim
ve bağıntı, bilhassa genellenen
özelliklerin geçişkenliği-geçirgenliği nedeniyle kafa karıştırıcı
olabilmektedir. Diğer yandan, sunulanlar her hâlükârda çerçevelendirildiği için
bireylerin liderlik olgusuna ilişkin davranışsal duruşları ve çıkış noktaları
da önemli ölçüde belirlenmiş olmaktadır. Bu da kişiyi daha baştan söz konusu
oluşturulan gerçekliğe karşı yaygın anlamda onaylamaya-benimsemeye sevk edici
olabilir. Bundandır ki, özelde çalışma yaşamında, tümelde de günlük hayatta
liderlik adeta-neredeyse alışılmış bir belit ve böylece işlenebilecek bir meta
haline getirilmiştir. Ve meta gerek kişisel gelişim ile kalite öğretilerinin
gerekse insanın girişimciliği sayesinde pazarlanmaya başlamıştır.
Çeşitlendirilmesinin sağladığı desteğin yanı sıra, pazarlamanın azami
sürdürebilirliğinin sağlanabilmesi için muhalif görüşler takviyesiyle rekabet
alanı da hazırlanmıştır: Siber platformun yatay iletişimi vasıtasıyla
“kim söylüyor”dan, “ne söyleniyor”a geçiş gerçekleştiği için lidere ihtiyaç
kalmadığından, önemli ve gerekli olanın kitlesel ortak
akıl olduğu vurgulanmaktadır. Wall Street olaylarından esinlenerek
yorumlanan bu açılım ilkeselleşmiş bir sözün de (motto) -“occupy”- türemesini
sağlamıştır. Liderliğe ilişkin uç-alternatif karşı nokta olarak öne
sürebileceğimiz bu söylemin pratik değeri tartışılabilir.
Liderlik özgül yönüyle
bilimsel yaklaşımlardan koparak, modelleme kırılımları ile olgudan maada
mitleştirilmiştir. Bu konunun bir nevi pazarlama ve daha karlı satış için
kullanıma arz edilişinin stratejik göstergesidir. Bu noktada
çift taraflı kutupların, yani liderliğin toplumsal ve işletmesel açıdan gerekli
olup olmadığının, olumlayıcı ve zıttı bakış açılarının değerlendirilmesi ön
plana çıkmaktadır. Liderliği olmazsa
olmaz bir şart olarak gören olumlayıcı kutuptaki özendirici aksiyonların bazısı
belirli dozda gülümsetici olabiliyor. Liderlik ile ilgili bir eğitimin tanıtım
bilgi notunda olduğu gibi: “Başarıları dünyaca kabul görmüş tüm büyük
liderler, tüm büyük organizasyonlar, bireyler üzerinde büyük bir sadakat hissi
yaratırlar diyerek ‘Yetkin Liderlik Denklemi’ni’ çok güzel
özetliyor Simon Sinek. İşte bu ‘sadakat’ hissini yaratmak
için Duygusal Zekâ’yı, öte yandan da içinde çalıştığımız pazarda bizi öne
çıkartacak Pozitif Farklılığı geliştirmek için, Yaratıcılığı anlayıp, bu
Denkleme eklememiz gerekiyor. Tüm bu değişkenleri enine boyuna tartışıp,
denklemimizi birlikte oluşturmaya bekliyoruz hepinizi”
Yeni zamanlarda mitos, çekici ve
getirim oluşturucu metaların sahasıdır. Değerlendirilmeyi bekler. Rantın
çevrimiçi olabilme özelliği ticaret, iş ve emek gibi geçirgen ağlarda mutena
bir şekilde gerçekleştirilebilir ve sömürü için de neredeyse katışık olmayan
ortam düzenleyicisidir ki, bu nitelik sömürgene zengin imgesel kabiliyet
kazandırır. Bu sayede, iş hayatına yönelik olarak, son yirmi yılın pek çok moda
akımı, zirveler-seminerler, konferanslar ve çeşitli eğitimler ilgili
slogan-başlıklar marifetiyle piyasada arz edilmekte, ülkemiz açısından bilhassa
ithal -ağırlıklı anglo-sakson ve amerikan- mevzular lüzumlu olup olmadığına tam
anlamıyla vâkıf olunmaksızın dolgun taleple pazar
oluşturmaktadır. Böylelikle, iş dünyasında bu denli etkin bir alan
oluşturabilen pek çok mit-tema gibi artık liderlik de pazarın ve ticaretin
metası olmuştur. Yalnızca bu konuya dair düzenlenen eğitim programları
satışının getirisi dünya çapında milyar dolarlık bir mini sektörü (!) pazara
sokmuştur. Burada parasal ve mental getiri satıcı için nettir; peki ya alıcı
için?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder