“… İnsanlar kendi stratejilerini ve
liderlik pratiklerini geliştirmenin bir parçası olarak çabalarının amacını
kendi bağlamlarında işe yarayacak biçimde açıklamak için kendi dillerini
bulmaya ihtiyaç duyuyorlar. İşimiz hakkında nasıl konuştuğumuz önemli. Ancak
asıl önemlisi kendi kişisel düşünme, sınama
ve daha açık olma yolculuğumuz, kullandığımız sözcükler değil. Önemli olan yarattığımız gerçek, onu nasıl
yaftaladığımız değil.”1 Senge’nin bu ifadesinde vurgulandığı
gibi; amellerimizin oluşturduğu gerçeklik ortada iken, onu hangi şekle
soktuğumuz veya tanımladığımız özünde onun niteliğini ve niceliğini
değiştirmeyecektir. Bu bağlamda, insan düşüncesi ve eyleminin bir ürünü olan
yönetim olgusunun yerine onun bir unsuru ve parçası liderliği –ki o da kendi
gerçekliklerine haizdir- pazarlama ve kıymetlendirme marifetiyle kestirmece
ikame ederek sadece yaftalama değil, aynı zamanda insanın anlama yetisini
örterek, hatta karartarak algılatmaya dönüştürüp yüksek bir fiyata satıyoruz.
Aslolan
yönetim olgusudur, pazarlanan liderlik
ise ondan ayrıştırılan bir parça. Bilindiği gibi denizyıldızından kopan kol
onun yenilenmesine vesile olur, kopan kol ise ya yozlaşır ya da ondan aslının
bire bir aynısı olan yeni bir denizyıldızı ürer. Liderlik de yönetimin
tümlüğündeki bir kol gibidir; yoksa yönetim olgusundan ayrı, ona karşıt,
alternatif bir belit değildir; bağlamı yönetimde olan bir nitelik-unsurdur.
Ancak, liderliğe ilişkin çalışmalarda –istisnalar hariç- lider, yöneticiye
karşıt veya rakip bir mevcudiyetmiş gibi ayrıştırılmakta, özellikleri
kıyaslanmakta ve böylece bağlamı belirsizleşmektedir. İşte bu belirsizleştirme
liderliği mitosa eviren bir mevhuma dönüştürmektedir. Liderlik, yeni zamanların
kurgulanmış, ama aynı zamanda kaçınılamayan mitidir. Bu ürün de diğer her ürün
gibi kendi yaşam döngüsünü tamamlayana kadar pazardaki rolünü
oynayacaktır.
Liderlik
olgusunu ön plana çıkaranlar önünde-sonunda yönetim, yönetici, sevk ve idare
sözcüklerine dönüş yaparak bunların rasyonalitesine dayanmak zorundadırlar.
Zira liderlik -istensin ya da istenmesin- akılcı ve gerçekçi bağlamını sadece
yönetimin, sevk ve idarenin etki alanında bulabilecektir; ağaç köklerini burada
salmıştır. Nitekim ayağı yere basan araştırmacılar liderliği ve lideri, yönetim
ve yönetici olgusundan ayrıştırmadan bileşik bağlamda değerlendirirler: Lider
Yönetici kavramı bu bağlamdan neşet etmiştir; uygulamada rastladığımız ve
müşahede ettiğimiz en gerçekçi lider tiplemesidir.
Liderliğe ilişkin
yapılan ve süreklilik arz eden olumlama
alışkanlığına önceki kısımlarda işaret etmiştik.işaret etmiştik. Diğer dikkat çekici husus
liderlik yazınında ortaya çıkan çelişkilerdir. Örneğin yöneticiliğin tersine,
liderlikte biçimsellikten bağımsız olunduğu savı öne çıkartılmaktadır. Ama
hiçbir işletme veya siyasi bir sistem yürütüm yönüyle normatif düzenlemeler
veya en azından belirlenmiş amaçlar
dışında güdümlenemez. Bu yönetim olgusunun doğasına ters olduğu gibi, liderlik
gibi en alt kademeye değin etkin olan ve her bir kişiyi bir nevi işinin lideri
olarak varsayan bir modelde husul edecek karşılıklı etkileşim nedeniyle
geçerlilik arz etmeyecektir. Zira erekleri bulan, saptayan ve belirlemesini
yapan lider, izleyicilerini de bunlara odaklandırır ve yöneltir. Yani burada da
çizilmiş amaçsal normlar ve liderce oluşturulmuş çerçeve bir tür araç olarak diğerlerine
verilmiştir; verilenin kabulünün
pratik olarak gerçekleştiği ortamlarda, ne lider ne de izleyicileri olan lidercikler bağımsızdır; biri amaçlara
odaklanmıştır ve eğer zaman bulursa takımının üyelerine de odaklanır –ama
neticede bu da amaçların selametle gerçekleştirilmesi için-, diğerleri de
liderin ağzından çıkacak söze ve onun davranışlarına odaklanır. Frank Slade’in
de ifade ettiği gibi, “Eğer takım yenilirse, liderlik ruhu ölür; çünkü liderleri
yaratanlar, nasıl liderler yarattıklarına asla dikkat etmiyorlar.” İşte lider ve ekibinin bağımlılığı böylesine sarsıcıdır! Ayrıca,
Teerlink’in de vurguladığı gibi “… Paylaşmayı tercih eden bir lider olsanız
dahi emir-komuta modelinden uzak
durabilmek yine de zordur. Bunun nedeni, üst yönetim işinin, işgörenler,
meslektaşlar ve dış dünya adına belli bazı beklentileri de beraberinde
getiriyor olmasıdır. Bu geleneksel beklentileri geriye püskürtüp, karar ve
sorumluluğun herkesçe paylaşıldığı bir şirket yaratılabilmesi, çalışanların
güven duymalarına ve liderin de disiplin uygulamasına bağlıdır.”2
Birkaç örnekle ortaya koymak istediğimiz
üzere, liderlik olgusu temel olarak yönetim erkinin pek çok stillerinden
bazısının bileşkeli yansımalarından biridir. Belirgin vurgusu önderlik üzerine
olan yönüdür. Bu nedenlerle, yönetim ve liderlik kavramlarının farklı işlevselliklere haizmiş gibi ayrıştırılması, liderliğin abartılı bir
biçimde ayrıştırılarak olumlanması ve kapsama alanının genleştirilmesi, olguya
pek çok alıntı niteliklerin uyumlanmaya çalışılması konuyu mitleştirmek
suretiyle günümüz insanına çekici kılmak ve bunun üzerinden erinç sağlamayı
amaçlamaktadır.
1
P. M. Senge, Beşinci Disiplin,
Genişletilmiş 16. Baskı, İstanbul, 2013, s.361
2 R.
Teerlink, Durumu Tersine Çevirmek (Harvard Business Review’den
Seçmeler), İstanbul, MESS Yayınları No: 382.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder