Hali
hazırda dahi yönetişime dair hâkim görüşler çok katmanlı sistemler kuramından
kopuk bir biçimde tanıtılır. Ayrıca, bir yanda ağırlıklı yaklaşımın genel
olarak devlet mekanizmasının değişim ve dönüşümüne dayanan, dolayısıyla devlet
ve kamu olgusunu merkeze alan liberal ve neo-liberal fikirlerin yönetişimi
oluşturan kaynak olduğunu ve diğer yanda bunun karşısında bir konumlanmayla (neo)
marksist odaklı eleştirilerin yönetişimi çapraz ateşi altına aldığını vurgulamak
isteriz. Aslında yönetişimin pek çok kuramsal kaynaktan beslenen bir olgu
olmasına rağmen, yönetişim ile ilgili analizlerde ya standartlaştırılmış
anlatıların ya da darlaştırılmış ideolojik tenkitlerin literatürde baskın
olduğunu söyleyebiliriz.1
Tarihsel
gelişmelerin yanı sıra yönetişim olgusu sosyal bilim alanlarında ortaya çıkan
gelişmelerden oldukça etkilenmiştir. Örneğin, siyaset bilimi ve kamu yönetimi
alanında yönetişim kuramı, devlet ve toplum arasındaki yeni etkileşim
ilişkilerini nitelendirmekte ve sistem kuramı, örgütlerarası ağlar kuramı, kamu
yönetimi kuramları ve kamu işletmeciliği, iletişim kuramı ve devlet kuramından
alınan bazı öğeleri içermektedir.2 Diğer yandan, yönetişimin
kuramsal kökenleri arasında yeni ekonomik koordinasyon biçimlerine vurgu yapan
“kurumcu iktisat”; geleneksel
egemen devlet ve devletlerarası ilişkiler ayrımını eleştiren ve ulus-devleti “by-pass” ederek yeni rejimlere vurgu
yapan “uluslararası ilişkiler
kuramları”; özel-kamu ayrımının uygulamada geçersizleştiğini ileri
sürerek bu ayrımı eleştiren “siyaset
bilimi”3 ve bunlara ek olarak giderek daha fazla karmaşıklaşan
ve farklılaşan sosyal ve siyasal sistemlerin üstesinden gelmenin bir yolu
olarak yönetişim tarzını ileri süren “yönetim”
ve “örgüt kuramı”ndaki gelişmeler sayılmaktadır.4
Alanyazında
alışılmış haliyle yönetişimin asli teorik dayanağı kamu yönetimi ile bunun
üzerinden özel sektörü ilgilendiren biçimiyle daha çok özerk, yarı bağımsız ve
bağımsız denetlemeler çerçevesine sıkıştırılmış ve devletin özel kesimi yasal
düzenlemeler doğrultusunda talimatlandırdığı zorunlu mali ve idari kontrol
işleriyle sınırlı olarak bazı ilkelere göre şekillendirilmektedir. CG olarak
kavramsallaştırılan bu sistemi klasik yönetişim olarak adlandırmaktayız. Bunun
başlıca nedeni ise bu formuyla CG’nin sıradan bir nitelendirmeyle kurumsal
yönetim şeklinde adlandırılması ve buna da müsait bir yapı arz etmesidir.
Gerçekten de genleşen küreselleşmenin politik iktisadi ve sosyolojik etkilerine
paralel olarak neo liberal kapitalizmin büyümesi, emperyal genişlemesi ve
korunmasına yönelik yönetim işi olarak da nitelendirilen yönetişimi, Türkiye ve
benzer kategorideki diğer ülkelerin büyük şirketlerince çarpıtılmış haliyle “kurumsal yöneti(şi)m” olarak
adlandırılmaktadır.
Jessop’a
göre, yeni kurumcu iktisat, ekonomik faaliyetleri hiyerarşinin dışında koordine
eden çeşitli mekanizmalara (örneğin stratejik birlikler, klanlar, ağlar, ticari
birlikler, girişimci gruplar içinde organize olan piyasalar gibi) artan ilginin
bir yansımasını göstermektedir. Dolayısıyla, yeni kurumcu iktisat sadece yapıya
değil, ayrıca kültüre de vurgu yapan bir yaklaşımdır.7 Aktörler
arasındaki karşılıklı bağımlılık ve etkileşimler ortak değerler, normlar ve
kurallara dayanır. Bu anlamda, kurumcu bakış açısında ilgi hem ‘yapısal’
(aktörler, ilişkiler, kaynak dağılımı, örgütlenmeler) hem de ‘kültürel’
özellikler (kurallar, normlar, kurumlar) üzerinde yoğunlaşır.8
Yönetişim
kuramcılarının çoğunluğuna göre kaos kuramı, giderek karmaşıklaşan,
dinamikleşen ve farklılaşan çağdaş toplum yapısı içinde daha da önemli hale
gelmektedir. Çünkü bu karmaşık toplum yapısı artık merkezi devlet mekanizmaları
ile yönetilememektedir. Bu kuramcılara göre, hiyerarşik yönetim insanların
iradeci eğilimlerine güven vererek, böylesi bir yönetimin olmaması halinde
karışıklık doğacağı ve sistemlerin felaketle yüz yüze kalacakları kanısına yol
açabilmektedir. Bu yaklaşım, uluslararası ilişkiler yazınında kullanılan
“yönetimsiz yönetişim” (İng. governance without government), yani hiyerarşik
olmayan yönlendirme tartışmaları ile de ilişkilidir.9
1 B. Jessop, “The
Regulation Approach, Governance and Post-Fordism: Alternative Perspectives on
Economic and Political Change?”, Economy and Society, 24, (3), 1995, s.
318
2 J. Kooiman, Modern Governance- New-
Government Society Interactions, London: Sage Publications, 1993, s. 3
3 J. B. Jessop, a.g.e., s.
310
4 W.J.M. Kickert, “Autopiesis and Science of
(Public) Administration: Essence, Sense and Nonsense”, Organization Studies,
14, (2), 1993, s. 265
5 B.A. Güler, “Yönetişim:
Tüm İktidar Sermayeye”, Praksis, 9, 2003, s. 99
6
R.A.W. Rhodes, Understanding Governance-Policy, Networks, Governance,
Reflexivity and Accountability, Buckingham: Open University Press, 1997, s.
78-79
7 B. Jessop, “The Rise of
Governance and the Risk of Failure: The Case of Economic Development”,
International Social Sciences Journal, 155, 1998, s. 31
8
W.J.M. Kickert, (1997), “Public Governance in the Netherlands: An Alternative
to Anglo-American ‘Managerialism’”, Public Administration, 75, 1997, s. 741
9
J.N. Rosenau ve E.O. Czempiel, Governance Without Government: Order and
Challenge in World Politics, Cambridge
University Press, 1992, s. 44
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder