12 Eylül 2017 Salı

İşletmesel Demokratikleşmenin Aracı Olarak Yönetişim - 1

İşletmesel demokratikleşme esinlenimini İngilizcedeki ‘Industrial Democracy’ (endüstriyel demokrasi) kavramından aldığımız bir tabirdir.* Çalışma hayatına sanayileşme ile birlikte giren endüstriyel demokrasi, kısaca; bir iş yerinde çalışanların o iş yerinde karar alma sürecine katılmalarını ifade etmesinin yanında çalışanların sektör ve hatta ülke ekonomisi -daha geniş manada siyasası- düzeyinde yönetime katılmasını, demokratik mekanizmada yerini almasını da kapsamaktadır. Bu hususta, Avrupa’da daha bütünsel, ülkemizde ise nispi etkili sosyalist-sosyal demokrat ve/veya işçi partileri, Latin Amerika’da daha radikal anlamda sosyalist ve hatta komünist işçi hareketlerine dayalı siyasi teşekkülleri örnek olarak verebiliriz.    Bu yönüyle endüstriyel demokrasi daha geniş bir alanda yayılımlı etkinliğe haiz iken, işletmesel demokratikleşme öncelikle iş-çalışma ve şirket yaşamına izafe edebileceğimiz belirli bir sahada etkililik gösteren olgular kümesini çevreler. Mesela; ‘üretimde verimliliği artırmak amacıyla başvurulan işçi-işveren işbirliği’, ‘işçilerle işverenlerin yönetici güçlerin yetki ve sorumluluklarını paylaşmaları’, ‘işçi-işveren ilişkilerinin uyum içinde yürütülmesi için geliştirilmiş bir sistem’, ‘işçi-işveren arasında güven dayanışması’ gibi değişik tanımlar da ‘işletmesel demokratikleşme’ olarak anlatım biçimi verdiğimiz zihni imgeler bütününü içerebilmektedir. 
İşletmesel demokratikleşmeyi somutlaştıran husus, çalışma hayatındaki gelişmeler ve uygulamalardaki örneklerdir. Bunlar arasında öne çıkan praktikalar, işletme yönetimi alanındaki hızlı değişimlere paralel olarak işletmelerin sürekli büyümeleri sonucu ortaya çıkan işletme içi problemlerin çözümünde çalışanların sosyalleşme ve demokratikleşme gibi somut adımlarla sisteme ‘yaşayarak’ uyumlanmalarıdır. Başka bir deyişle işgörenlerin işyeri, işletme ve teşebbüs düzeyinde alınan kararlara demokratik bir mekanizma içinde katılmaları, bu kararların uygulanması ve sonuçların değerlendirilmesinde söz ve yetki sahibi olmalarıdır. İşte bu uygulamalar ve ortaya konan örnekler her ne kadar yönetime katılmanın çeşitli boyutlarını ifade ediyor olsalar da işletmesel demokratikleşme ile büyük ölçüde “yönetime katılma” işlevini kastettiğimizi belirtmeliyiz. Hâlbuki endüstriyel demokrasi kavramının içeriğine bu anlamdaki yönetime katılmadan başka, -yönetime katılmanın dışında- başka işlevlerin de dahil edildiği görülmektedir. Bunlar ‘kâr’a katılma’, ‘birlikte yönetim ve karar alma’, ‘birlikte belirleme’ (Alm. Mitbestimmung), ‘özyönetim’ ve ‘örgütsel demokrasi’ gibi kavramlardır.
Endüstriyel demokrasiye verilebilecek en iyi örneğin Almanya’daki gelişim ve uygulamalar olduğunu söyleyebiliriz. Almanya’da endüstriyel demokrasinin temeli 1840’larda başlayan mücadelelere dayanmaktadır. 1849’da “fabrika komiteleri”, 1905’te ise “işçi komiteleri” kurulmuştur. 1919’da çeşitli konularda geniş yetkilere sahip olarak “iş konseyleri” devreye girmiştir. Almanya’da endüstriyel demokrasi alanında bir devrim niteliği taşıyan ve tüm diğer Avrupa ülkelerine de örnek olan esas uygulama “Birlikte Belirleme-Yönetim”dir. Birlikte Yönetim, Almanya’da 2. Dünya Savaşı sonrasında kabul edilmiş ve ülkedeki tüm işçi kuruluşları ile toplumsal örgütler tarafından içtenlikle benimsenmiştir (4 Mayıs 1976 -BGBl. I S. 1153-, Yürürlük: 1 Temmuz 1976).1
Birlikte Yönetim sistemi üç önemli ayaktan oluşmaktadır. Bunlar; gözetim kurulu, yönetim kurulu ve işyeri konseyleridir. Gözetim kurulu 5’i işçi temsilcisi, 5’i işveren temsilcisi, 1’i de tarafsız üye olmak üzere toplam 11 üyeden oluşur. İşletmenin büyüklüğüne göre bu rakam 15 ya da 21 olabilmektedir. Gözetim kurulları işletmenin uzun vadeli hedeflerinin tespitinden, çalışma şartlarının iyileştirilmesine ilişkin kararlara kadar birçok konuda yetkileri vardır ve en önemli görevlerinden birisi de yönetim kurulunu seçmektir. Yönetim kurulları üç müdürden oluşmaktadır. Gözetim kurulunca belirlenen bu üç müdürden birisi üretim, diğeri satış, üçüncüsü de işgören sorunları ile ilgili olarak görev yapmaktadırlar. İşgören sorunları ile ilgili müdür işçi temsilcilerinden atanır. Dolayısıyla aslında bir işçidir. Fakat diğer iki müdürün sahip olduğu tüm haklara ve yetkilere sahiptir. Birlikte Yönetimin üçüncü ayağını oluşturan “işyeri konseyleri” ise bir işyerindeki tüm işçileri temsil eden bağımsız bir organdır. Oldukça geniş ilgi ve yetki alanları vardır. Bunlardan bazıları; ücretlerin belirlenmesi, çalışma saatleri, izinler, tatiller, iş güvenliği ve diğer tüm sosyal haklar olarak sayılabilir. Bu görünümü ile işyeri konseyleri adeta sendikaların fonksiyonunu yerine getirmektedirler. Ancak sendikaların görevleri ile konseylerin görevlerinin çakışması durumunda kanun önceliği sendikalara tanımaktadır. İşyeri konseyleri, sendikalarca toplu pazarlıkta konu edinilmeyen diğer düzenlemeler üzerinde durmaktadır.
Yukarıda belirtilen şekliyle “Birlikte Yönetim Modeli” Almanya’da çalışma barışının sağlanmasına, ücretlerin artmasına, çalışma şartlarının iyileşmesine, verimliliğin artmasına ve işçilerin refah seviyesinin yükselmesine önemli katkılar yapmasının yanı sıra etkin bir endüstriyel demokrasi uygulaması ile diğer ülkelere de bu alanda son derece güzel bir örnek olmuştur.**
Süreçsel gelişiminde endüstriyel demokrasi kavramı daha geniş bir biçimde ele alınmış ve başka boyutları da içerir hale gelmiştir. Gerçekten işyeri düzeyinde işçinin kendisini direkt ilgilendiren konularda yönetime katılmasını esas alan endüstriyel demokrasi talebi, zaman içinde işletme yönetimine katılma, sektör düzeyinde katılma, milli düzeyde katılma gibi çeşitli boyutlarda alan genleşmesi yaşamıştır. Bu dönemde üretimden denetime, kâra kadar her alanda katılım, danışılma ve bilgi talebi hak olarak görülmekte ve endüstriyel demokrasi işçi ve işverenlerin ötesine geçerek toplumu yönlendiren bir kavram özelliği göstermektedir.
Gerçekten günümüzde endüstriyel demokrasinin toplum yaşamını doğrudan ilgilendiren bir kavram olduğu bazı tanımlardan anlaşılmaktadır. Buna göre endüstriyel demokrasi, insanın kişiliğine saygı gösterilen ve tüm bireylerin fırsat açısından eşit olduğu, ancak sarf ettikleri çaba, teşebbüs gücü ve sahip oldukları zihinsel ve bedensel niteliklerle ödüllendirildikleri bir toplum düzenidir. Görüldüğü gibi endüstriyel demokrasi bir üst kavram niteliği taşımaktadır. Ayrıca bu tanıma göre endüstriyel demokrasi işçi ve işverenlerin ötesinde toplumu da kapsamaktadır. Başka bir tanımda da, prensiplerden söz edilerek üst kavram özelliğine dikkat çekilmektedir. Bu tanıma göre endüstriyel demokrasi, özgür bir toplumda yönetim ile emeğin temsilcilerinin yönetişim sistemine katılımlarının temelindeki prensipler bütününü açıklamaktadır.2
Bazı tanımlarda ise, güç dağılımına doğrudan dikkat çekilmektedir. Örneğin genel kabul gören bir tanımda, endüstri içindeki sosyal gücün dağılımı, bir azınlığın elinde toplanmasından ziyade iş ile meşgul olan herkes arasında paylaşımı olarak değerlendirilmektedir.3 Endüstriyel demokrasi kişisel çıkarların keyfi ve kötüye kullanımını önlemek amacıyla sanayide güç birikimini engellemeyi, bunun için de biriken gücü parçalamayı amaçlamaktadır.4 Gücü vurgulayan başka bir tanımda endüstriyel demokrasi, işçilerin veya temsilcilerinin istihdam edildikleri yerlerde otoritenin dağılımı ve odağını değiştirme ile bağlantısı olan kararlar üzerinde güç kullanımı olarak açıklanmaktadır.5 Bu anlamda, endüstriyel demokrasi işçi ile işveren arasında eşitliği sağlamaya yöneliktir. Kararlar üzerinde güç kullanımı, yönetimin tek başına karar vermesinden ziyade işçilerin de kararlarda söz sahibi olması, yönetime katılması anlamına gelmektedir.
Endüstriyel demokrasinin işletmesel demokratikleşme kavramına dönüşmesinde ana faktör daha önce de işaret ettiğimiz üzere, çalışanların yönetime katılması işlevinin süreçsel kategorileridir. Yönetime katılım işletmesel demokratikleşme açısından ‘olmazsa olmaz koşul’ olmasının yanı sıra, yönetişim açısından iki ana dala ayrılmaktadır. Etkinlikleri farklı olabilen bu dallar, çalışanların yönetime katılımı ve çalışan katılımı olarak nitelendirilebilir. İkisi arasında bazı farklar bulunmakla beraber, etkinlik yönüyle işlevsellikleri başkalıklar içerse de her ikisi de yönetişimin özgünlüğü, yani araçsallığı açısından önemlidir. Kuramsal açıdan çalışanların yönetime katılması daha etkili bir unsur olarak gözükse de, pratikte bazı durumlarda katılımcıların etkinliği ön plana çıkmakta ve çalışan katılımı çok daha tesirli olabilmektedir. Bunun dışında çalışanların yönetime katılımı ilgili işletmedeki sendikalılık oranı, sendikaya duyulan güven, sendika üyesi olmayanların yaklaşımı, işletme gerçeklikleri vb. durumlara göre çalışanların bu hususta alacağı seçme kararına göre belirlenir. Örneğin, KOBİ’lerde hem içinde bulunduğumuz çağın konjonktürelliği hem de sendikalaşmanın çok düşük oranda olması gibi nedenlerden ötürü tercih yaygın olarak “işçi katılımı” yönündedir. Aşağıdaki tabloda her iki katılım türünün boyutsal özellikleri gösterilmektedir:6
  İşçilerin Yönetime Katılması
              İşçi Katılımı
İşçi sendikaları, devlet ve AB düzenlemelerinin teşviki
Gönüllülüğe dayalı işveren ve yönetim ilgisi tarafından teşvik
Çoğulcu ve hak odaklı
Bütüncül ve işletme merkezli
Kolektivist
Bireysel özelliktedir
Sendika üyesi işçi temsilcileri aracılığıyla temsil
İşçi bağlılığını ve örgüte desteğini sağlama eğiliminde
Dolaylı katılım
Çalışanlara odaklı
Operasyonel ve stratejik etki etmeye yönelik güç merkezli
Görev merkezli

* “Endüstriyel Demokrasi” olarak lanse edilen kavram, işletmelerin eninde sonunda emir-komuta zincirine dayanan ve bu meyanda duruma bağlı olarak bazen belirlenmiş-sınırlandırılmış/kısıtlanmış hiyerarşik kurallı uygulamalar gereğine dayalı realitesi nedeniyle tarafımızca yeterince gerçekçi bulunmadığından dolayı söz konusu konsept, tedrici de olsa süreçsel demokratikleşmenin pratiğe döküldüğü örneklerin canlılığından dolayı ‘işletmesel demokratikleşme’ olarak dönüştürülmüştür.
1 https://de.wikipedia.org/wiki/Mitbestimmungsgesetz [Erişim: 08.09.2015]
** Böyle bir sistemi tecrübe etmeyenleri hayrette bırakacak düzeyde iyi bir model olup, uygulamalarda muallak kalınan durumlarda çalışan lehine karar alınması enformel olarak kabul görmüş doğal bir mutabakattır.
2 R. H., Roberts, ’ dictionary of industrial relations, BNA Boks, Hawaii, 1994, s. 332
3 F. E. Emery, E. Thorsrud, Form and Content in Industrial Democracy. Routledge, 2003, s. 4
4 a.g.e., s.377
5 M. P. Lansbury, N. Wailes, “A comparative analysis of developments in industrial democracy”, Industrial Relations. Vol:40(3), 2001, s. 491


6 P. Lewis, A. Thornhill, M. Saunders, Employee Relations: Understanding the employment relationship. Pearson Education, Harlow, 2003, s. 259

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yönetimin Sosyolojisi: Çok Katmanlı Sistemler ve Ticari İşletmelerin Temel Gerçekliği - 3

Araçsallaştırılan yönetişimi dinamik kılan başlıca unsur eyleme yönelik olması ve eylem araştırmasında temellendirilmesidir. Söz konusu ey...