Bağlamsal ve tarihsel yapı, anahtar kişilerle
yapılan yüz yüze görüşmelerin ve daha önce yapılmış çalışmaların ve yayınların
derlenmesi, incelenmesi ve değerlendirilmesi ile biçimlenir. İddia sahibi*
haritası, söz konusu kentin kurumsal yapısını tanıyan kişilerin yanı sıra
kentte hak iddia edebilecek kamusal (örnek: atanmışlar, seçilmişler,
üniversiteler, vb.), özel (örnek: kentin ekonomik faaliyet gösteren büyük
kuruluşları, vb.) ve sivil (örnek: sivil toplum örgütleri, odalar, dernekler,
medya vb.) kurum ve kuruluşlardan temsilcilerin, karar vericilerin ve
uygulayıcıların katkısı ile oluşur.
‘Çevresel ve mevcut durum değerlendirmesi’
aşamasında, ilgili taraflar ile birlikte çevre koşullarının ve mevcut durumun
tespiti ve değerlendirilmesi yapılır. Çevresel koşulların değerlendirilmesi
gelecekte kenti olumlu ve olumsuz etkileyebilecek dışsal senaryoların
üretilmesini sağlar. Mevcut durumun tespiti, güçlü ve zayıf yönlerin ortaya
çıkartılması ve değerlendirilmesidir. Bu aşamada, birbirinden bağımsız olarak,
katılımcılar ile mevcut durumun değerlendirildiği ve gelecek beklentisinin
biçimlendirildiği odak grup çalışmaları yapılabilir. Bu toplantılar ayrıca,
yönetimi ve yaklaşımı anlatma ve planlama süreciyle ilgili bilgi verme fırsatı
yaratır.
‘Gelecek tasarımı’ aşamasında ilgili taraflar
bir araya gelir ve ortaklaşa kent vizyonunu, stratejileri, projeleri ve eylem
planlarını tasarlar. Bunun için geniş katılımlı çalıştaylar ve küçük grup
çalışma toplantıları yapılabilir. Bununla birlikte, katılımcı sayısı belli
aşamalarda çoğalabilir veya azalabilir.
Katılımcı planlamanın, uzun vadede, bireysel
ve toplumsal açıdan sayamayacağımız, hatta kimi zaman tahmin edemeyeceğimiz
kalıcı ve yapıcı getirileri vardır. Bunun yanında, çok aktörlü değişim
süreçleri oldukları için, uzun sürebilen sancılı süreçler gelişebilir. Bu da,
çoğu zaman koordinatör kuruluşlar için cesaret kırıcı olabilmektedir. Öte
yandan, sistematik ve uygun yaklaşım, yöntem ve tekniklerle yönetilmiş başarılı
örnekler katılımlı planlamanın yapılabilirliğini önemli ölçüde
desteklemektedir.
Bu ve benzer örnek katılımlı çalışmalar AB
fonlarından alınan mali destek projeleri kapsamındaki uygulamalarda
görülmektedir. Ülkemizde bölgeler bazında örgütlenen ve devlete bağlı yerel
nitelikli “Kalkınma Ajansları” bu nevi projelerde başat aktörler olarak
görünmekle birlikte, arka planda gerçek karar verici hükümet ve ilgili
bakanlıklardır (AB Bakanlığı eşgüdümünde).
Prensip olarak; katılım ve karar alma
olgularının katmansal sistematiği içinde içeriğe dönüştürülen planlama
süreçleri ‘Eylem Araştırması’ olarak ele alınmaktadır. Bunun gereği olarak da
araştırmalar toplumsal yaşamın bir parçası ve eylem araştırmasının kuramsal
temeline uygun olarak geleceğin birlikte tasarlanması aracılığı ile toplumsal
gelişime odaklanılarak, çalışma döngüsel bir düşünsel süreç olarak yürütülür.
Eylem araştırması sosyal bilimleri, özellikle
eğitim alanından başlamak üzere 1940’lardan beri etkileyen; daha sonra sağlık,
kurumsal yapılanma, yönetim, toplumsal gelişim ve kalkınma gibi alanlara
yayılan, son yıllarda da mekânsal çalışmalarda benimsenen bir yaklaşımdır.
Amerikan Pragmatizm Felsefi Okulu’nu büyük ölçüde etkileyen John Dewey’in
toplumsal gelişimin kolektif süreçlerinin demokrasi kavramı ile ilişkisini bir
araştırma biçimi olarak ele alması eylem araştırmasının en önemli çıkış
noktalarından birisidir. Bu yaklaşım pozitivist ve yorumcu paradigmalardan
farklı ve eleştirel kuram ile ilişkilidir. Farklı yöntem ve tekniklerin
birbirini tamamlayıcı şekilde uygulanmasına ve akademik bilgiyle yerel/pratik
bilginin bütünleşmesine olanak sağlar. Bu araştırma yaklaşımının hedefi gereği,
örnek uygulamalarda da, bilimsel bilginin üretilmesinde ve kararların
alınmasında uzmanların ve ilgi gruplarının ortak bir süreçte yer almaları,
dolayısıyla bilgi üretim ve karar alma süreçlerinin demokratikleşmesi ve
kolektif öğrenmenin güçlenmesi üzerinde durulmaktadır. Karar alma ve katılım
hususlarında önemli bir yer tutan stratejik planlamaya ilişkin aşağıdaki
şekilde gösterilen ve son yıllarda çeşitli illerimizde hayata geçirilen yerel
proje işlerine dair “eylem araştırma süreçleri” iyi birer örnektir:1
Katılımlı planlama sürecinde, ortak bilginin
temelini üretmek üzere göreceli olarak küçük, ancak temsili gruplar gibi
çalışan, aralarında eşgüdüm bulunması gereken konu temsilcilerinden oluşan
çalışma grupları oluşturulur. Çalışma gruplarının toplantıları yanında,
özellikle bağlamı ve yeri anlama aşamasında odak gruplar uygulanmakta, vizyon
ve stratejiler ile ilgili ortak
görüşün oluşturulmasına ve katılımcıların oluşturulan kararlara taahhütlerinin
alınmasına yönelik geniş katılımlı çalıştaylar düzenlenmektedir. Çalışma
gruplarında stratejiler, hedefler, projeler ve eylem planları
detaylandırılmakta, en son aşamada, her grubun tüm katılımcılara bildirim
amaçlı ortaklaştırmaların yapıldığı ve taslak planın sunulduğu geniş katılımlı
geribildirim ve netleştirme toplantısı yapılmaktadır. Odak gruplar ve
çalıştaylar yanında, gerek ilgi grupları üst yöneticileri ve temsilcileri,
gerekse uzman ve akademisyenlerden seçilmiş eşgüdüm ve planlama ekibi arasında,
ayda en az bir kere yüz yüze derinlemesine görüşmeler, tematik ve sorunsal
diyalog ve netleştirme toplantıları yapılır. İhtiyaç duyuldukça, yerel bilginin
öğrenilmesi, doğrulanması ve/veya sorgulanması, ortak bilginin netleştirilmesi,
kavramsal düzenlemelerin ve anlamlaştırmaların yapılması amacıyla müzakereler
düzenlenir. Sektör analizleri ve değerlendirme çalışmaları danışman uzman ve
akademisyen gruplar tarafından yürütülür. Bunlar, mevcut durumun saptanması ve
değerlendirilmesine, sentez çalışmalarına ve çalışma gruplarına katılırlar.
İletişim ve yaygınlaştırma çalışmaları katılımlı planlama, mekânsal planlama,
sektörel analiz ve değerlendirme çalışmalarında üretilmiş bilginin daha geniş
katılımcı gruplara duyurulması ve geri bildirim alınması için bu meyanda geniş
katılımlı bilgilendirme toplantısı, basın toplantıları yapılır ve ayrıca
merkezi üst düzey yöneticilerle görüşmeler, konferans bildirileri, güncellenen
web sitesi, gazete yazıları gibi araçlar kullanılır.
İlgi gruplarının planlama sürecine katılımı
esastır. Bu bağlamda, yasal düzenlemelerin, uluslararası anlaşmaların ve
projelerin bireyin aktif katılımına ve buna izin veren mekanizmaların daha açık
ve esnek hale getirilmesine yardımcı olduğu söylenebilir. Ancak, katılım her
uygulamada aynı düzeyde olmayabileceği gibi, her farklı katılım düzeyi
demokratik bir süreci garantilemez. Örneğin, ülkemizdeki yerel yönetim yasaları
karar verme süreçlerine tam katılım ile ilgili belirsiz ifadeler içermektedir.
Yasalar ilgili aktörlerin görüşünün alınmasını öngörmekte, ancak son karar
verme yetkisini yerel yönetime bırakmaktadır.
Aynı şekilde, Yerel Gündem 21 (YG 21)
çerçevesinde de yerel yönetimlere yerel sorunlarla ilgili görüş ve öneriler
getirilebilir; fakat karar verme sürecine katılamazlar. Fikir edinmek için uzman
görüşü almakla veya alınmış kararları sunmak için halkı toplamakla karar verme
sürecine tam katılım sağlanmış olmaz. Nitekim bugün kentsel planlamada katılım
söylemi ve uygulama arasında belirgin farklılıklar gözlemlenmektedir.
Literatürde katılım kavramı üç genel aşamada
açıklanır.3 Birinci durum, karar vericilerin kararı vermesi ve
bundan etkilenecek grup veya kişilere bunu bildirmesi durumudur. Bu tür
uygulamalarda katılımdan bahsetmek mümkün olmaz. İkinci düzeyde verilen
kararlar, kararlardan etkilenecek olan kişi veya gruplara sunulur ve karar ile
ilgili geri bildirimler alınır. Geri bildirimler doğrultusunda karar
vericilerin inisiyatifine bağlı olarak kararlar tekrar tanımlanabilir. Bu ‘yarı
katılım’ düzeyinin sağlandığı bir durumdur. Son düzey ‘tam katılım’ düzeyidir.
Bu düzey, ilgili taraflarla karar verme sürecinde birlikte ortak görüş
oluşturulmasını ve alınan kararların ilgili tarafların işbirliği ile
uygulanmasını öngörür. Tam katılım durumu katılımcı demokrasi anlayışının temel
şartıdır.Bahsettiğimiz tüm bu uygulamalar, katılımcıların kararın üretilmesine
tam katılımını esas alan eylem araştırması yöntemsel yaklaşımı üzerinden
temellendirilmiştir.
Eylem araştırması katılımcı karakterdedir;
katılımcıların eşit düzeyde söz alarak karar vermesine imkân verir. Bu da
toplumsal düzeyde karar alma sürecinin demokratikleşmesini destekler.
Katılımcıların karar alma aşamasına katılımı taahhütlerinin alınmasını da
sağlar. Bu da bir sonraki aşamada uygulamanın gerçekleşmesini kolaylaştırır.
Eylem araştırması yöntemi planlamanın katılımlı bir şekilde ortak bilgi üretim
süreci olarak yönetilmesine olanak sağlar; bu da katılımcılar açısından etkin
bir öğrenme fırsatı yaratır. Dolayısıyla, toplumsal gelişime odaklıdır.4
Katılımlı süreçler mikro ve makro düzeyde
oldukça politikleştirilmiş ve gelecek bilgisinin üretilmesi ile uğraşılan bir
süreç olduğu için manipülasyona da açık süreçlerdir. Çok aktörlü bilgi üretimi, çalıştaylardaki
küçük grup tartışmalarından üst düzey karar vericilerle yapılan toplantılara kadar
değişen diyalog ortamlarında gerçekleşir. Bilgi sürekli inşa edilme halindedir,
katılımcılar ortak anlamı oluşturuncaya kadar geribildirimlerle değişir,
harmanlanır, dönüştürülür. Bu süreç dilin kullanımının yanında yoğun
sosyo-psikolojik de bir süreçtir.
Stratejik planlama süreci eyleme dönük
bilgiyi üretir. Bu katılımcı ve demokratik bir toplumun gelişmesinde ikinci
gerekli koşulu oluşturur. Konuşmak düşüncenin bir parçası iken başkalarının
söyleneni dinlemesi kişilerin birbirleriyle iletişim kurmalarını sağlar. Eylem
ise bireyin gücünü arttırır.5 Daha demokratik ve katılımcı bir
toplumsal değişim sürecinde ilgili grupların kendi durumlarını değiştirmek için
eyleme geçmeleri şarttır. Stratejik planlama bir değişim süreci gibi
yönetilirse, üretilen ortak bilgi toplumsal yapılanma sürecine yeni ortak
eylemi üretmek üzere bir veri olarak girer. Bu çerçevede, örnek stratejik
planlama süreçlerini toplumsal eyleme dönüştürmek için iki koşulun sağlanmasına
çalışılmıştır. Birincisi, planlama sürecinde eyleme dönük bilginin
üretilmesidir.6 Katılımcı stratejik planlama sürecinde
katılımcıların bağımsız ve kolektif olarak eyleme dönüştürebilecekleri ortak
yerel bilgiyi üretmeleri önemlidir. Bu ortak eylemin oluşması için üretilen
yeni yerel bilginin eyleme dönük olması gereklidir. Soyut tartışmalar ve
kavramlar katılımcıların değişimi gerçekleştirmeleri için yeterli değildir.
Stratejik planlama sürecinde, ortak kararlar soyut gelecek kavramından hayata
geçirilebilecek somut projelerin eylem planlarına kadar tasarlanmalıdır. İkinci
koşul, üretilen ortak kararların uygulanmasında katılımcıların taahhüdünün
sağlanmasıdır.7 Taahhüt almanın en etkili yolu uygulayıcıları karar
verme sürecine katmaktır. Bu, stratejik planlama sürecinde eylem ve eylemi
hayata geçirecek ilgi gruplarını bir araya getirmeyi gerektirir.
Bağlamsal özellik ve dinamiklerden kaynaklı,
birbirinden süreçsel olarak kısmen farklılaşan ancak yöntemsel olarak güçlü bir
demokratik anlayış zeminine oturan bu uygulamalar, sayısız ortak karar
üretilmesine vesile olur. Toplumun demokratikleşmesinde en önemli ilk adım
ortak gelecek bilgisinin üretilmesi iken, toplumları değişime götüren ortak
atılan adımlardır. Bu da, plan kararlarının uygulamayı izleme ve değerlendirme
mekanizmasının tasarlanmasını ve katılımcı olarak işletilmesini gerektirir.
Stratejik planlamanın katılımcı ve demokratik
bir toplumu geliştirmede önemli bir rolü olabilir. Ancak topluma böyle bir
fırsatın sunulması üç genel koşulun sağlanmasını gerektirir. Bunlar ortak yerel
bilginin üretildiği bir planlama sürecinin uygulanması, katılımcı bir
yaklaşımın benimsenmesi, tam katılımın sağlanması ve ortak eylem bilgisinin
üretilmesidir. Stratejik planlama sürecini eylem araştırması olarak ele almak,
bu üç koşulun yerine getirilmesi çabasını verme garantörlüğünü yapmaktadır.
Ülkemizde de toplumsal değişimi tetikleyen, sayıları genele göre az da olsa
birçok başarılı planlama ve alan yönetimi çalışması bulunmaktadır. Küresel
akımlar, değişen planlama yaklaşımları, yasal düzenlemeler ve toplumsal
konulara karşı genel uyanış ve aktifleşme böyle değişim süreçleri için gerekli
toplumsal altyapıyı desteklemeye başlamıştır. Ülkemizin küçük ve büyük kentlerinde
farklı kentsel ve toplumsal konularla ilgili bu tür katılımcı demokrasi
anlayışını hayata geçiren örnekleri çoğaltmak ülkesel ölçekte daha özgür ve
haklarına sahip çıkan bir toplumun gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır. Bunu
belirtmemiz, tabiidir ki bu gelişimleri tetikleyen fikri yapılanma ve
yaklaşımlara getirilen eleştirileri de göz önünde bulundurmadığımız anlamına
gelmez.
Toplumsal katılımın öneminin yanı sıra
eşdeğer diğer bir husus katılıma paralel olarak karar alma kalitesinin düzeyidir.
Bu nedenle, karar kalitesini artırmak için karar alma süreçlerinin düzenli
olarak denetlenmesini sağlayacak yapılar kurulması elzemdir. Zira denetlenmeyen
süreçler zaman içerisinde raydan çıkabilmekte ve bu meyanda etkinliğini
artırmak güçleşmektedir. Bundan ötürü, devletin karar alma süreçlerini
denetleyici yapılar kurması önem taşır. Burada bahsedilen denetim, yolsuzluk
denetimi değil, etkinlik denetimidir. Örneğin, karar alma süreçlerinde olası
etkilerin önceden belirlenmesi için bilimsel çalışmaların yapılıp yapılmadığı;
yapılan çalışmaların kalitesinin yeterli mi, yoksa göstermelik mi olduğu;
alınan kararların etkinliğinin bir süre sonra değerlendirilip,
değerlendirilmediği; karar sonrası yapılan düzenleyici etki analizlerinden
öğrenilenlerin bir sonraki karar süreçlerini geliştirmek için kullanılıp,
kullanılmadığı ve öğretilerin yaygınlaşması için sektörde karar verici
durumunda olanların düzenli olarak eğitimle geliştirilip, geliştirilmediği
hususlarının takip edilmesi önemlidir. Bu denetimi yapacak yetkilerle donatılan
üst düzey denetçilerin de düzenli olarak dış denetime tabi tutulması konunun
ciddi olarak ele alınıyor olmasını ve başka ülkelerin deneyimleriyle kıyaslama
yöntemiyle öğrenme sürecinin hızlandırılmasını sağlamaktadır. Sektörel olarak
karar hususu öylesine mühimdir ki, karar kalitesinin sürekli etkinliğini
arttıran bazı ilkeler vazgeçilemez faktörlerdir. Aşağıdaki şekilde karar
kalitesinin çerçevesini oluşturan ilkeler dizinine dair bir örnek
verilmektedir:
Şekil 2. Karar Kalitesi İlkeleri
(Alıntı: Argüden Yönetişim Akademisi)
1 A. Ataöv, Democracy to Become reality: Participatory planning through
action research, Habitat International, (2007a) 31 (3-4), 2007, s. 333-344
2 Yerel Gündem 21, öncelikle yerel sürdürülebilir kalkınma sorunlarının
çözümüne yönelik uzun dönemli stratejik bir planın hazırlanması ve uygulanması
yoluyla yerel düzeyde Gündem 21’in hedeflerine ulaşılmasını amaçlayan
katılımcı, çok sektörlü bir süreçtir. Yerel düzeyde “sürdürülebilir kalkınma”
ya yönelik katılımcı eylem planlaması süreci niteliğindeki Yerel Gündem 21,
dünyada ve Türkiye’de sergilediği özellikleriyle 21. yüzyılın demokratik “yerel
yönetişim” anlayışını ifade etmektedir.
3 https://www.planning.org/pas/memo/2007/mar/pdf/JAPA35No4.pdf
[Erişim: 11.08.2015]
4 M. Emery, Searching: The Theory and Practice
of Making Cultural Change, Amsterdam, 1999
5 T. Ataöv, Democracy, values and institutions: the essentials vs. the
formality. A paper presented at the World Symposium on ‘The Prospects for
Democracy, New York, 2006, s. 221
6 P. L. Berger, T. Luckmann, The Social Construction of Reality, London,
Penguin, 1991, s. 113
7 P. L. Berger, T. Luckmann, a.g.e., s. 113
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder