10 Eylül 2016 Cumartesi

Karar Alma Paradoksundan Çıkış: Katılımın Analizi ve Yönetişim-2

Bağlamsal ve tarihsel yapı, anahtar kişilerle yapılan yüz yüze görüşmelerin ve daha önce yapılmış çalışmaların ve yayınların derlenmesi, incelenmesi ve değerlendirilmesi ile biçimlenir. İddia sahibi* haritası, söz konusu kentin kurumsal yapısını tanıyan kişilerin yanı sıra kentte hak iddia edebilecek kamusal (örnek: atanmışlar, seçilmişler, üniversiteler, vb.), özel (örnek: kentin ekonomik faaliyet gösteren büyük kuruluşları, vb.) ve sivil (örnek: sivil toplum örgütleri, odalar, dernekler, medya vb.) kurum ve kuruluşlardan temsilcilerin, karar vericilerin ve uygulayıcıların katkısı ile oluşur.
‘Çevresel ve mevcut durum değerlendirmesi’ aşamasında, ilgili taraflar ile birlikte çevre koşullarının ve mevcut durumun tespiti ve değerlendirilmesi yapılır. Çevresel koşulların değerlendirilmesi gelecekte kenti olumlu ve olumsuz etkileyebilecek dışsal senaryoların üretilmesini sağlar. Mevcut durumun tespiti, güçlü ve zayıf yönlerin ortaya çıkartılması ve değerlendirilmesidir. Bu aşamada, birbirinden bağımsız olarak, katılımcılar ile mevcut durumun değerlendirildiği ve gelecek beklentisinin biçimlendirildiği odak grup çalışmaları yapılabilir. Bu toplantılar ayrıca, yönetimi ve yaklaşımı anlatma ve planlama süreciyle ilgili bilgi verme fırsatı yaratır.
‘Gelecek tasarımı’ aşamasında ilgili taraflar bir araya gelir ve ortaklaşa kent vizyonunu, stratejileri, projeleri ve eylem planlarını tasarlar. Bunun için geniş katılımlı çalıştaylar ve küçük grup çalışma toplantıları yapılabilir. Bununla birlikte, katılımcı sayısı belli aşamalarda çoğalabilir veya azalabilir.
Katılımcı planlamanın, uzun vadede, bireysel ve toplumsal açıdan sayamayacağımız, hatta kimi zaman tahmin edemeyeceğimiz kalıcı ve yapıcı getirileri vardır. Bunun yanında, çok aktörlü değişim süreçleri oldukları için, uzun sürebilen sancılı süreçler gelişebilir. Bu da, çoğu zaman koordinatör kuruluşlar için cesaret kırıcı olabilmektedir. Öte yandan, sistematik ve uygun yaklaşım, yöntem ve tekniklerle yönetilmiş başarılı örnekler katılımlı planlamanın yapılabilirliğini önemli ölçüde desteklemektedir.
Bu ve benzer örnek katılımlı çalışmalar AB fonlarından alınan mali destek projeleri kapsamındaki uygulamalarda görülmektedir. Ülkemizde bölgeler bazında örgütlenen ve devlete bağlı yerel nitelikli “Kalkınma Ajansları” bu nevi projelerde başat aktörler olarak görünmekle birlikte, arka planda gerçek karar verici hükümet ve ilgili bakanlıklardır (AB Bakanlığı eşgüdümünde).
Prensip olarak; katılım ve karar alma olgularının katmansal sistematiği içinde içeriğe dönüştürülen planlama süreçleri ‘Eylem Araştırması’ olarak ele alınmaktadır. Bunun gereği olarak da araştırmalar toplumsal yaşamın bir parçası ve eylem araştırmasının kuramsal temeline uygun olarak geleceğin birlikte tasarlanması aracılığı ile toplumsal gelişime odaklanılarak, çalışma döngüsel bir düşünsel süreç olarak yürütülür.

Eylem araştırması sosyal bilimleri, özellikle eğitim alanından başlamak üzere 1940’lardan beri etkileyen; daha sonra sağlık, kurumsal yapılanma, yönetim, toplumsal gelişim ve kalkınma gibi alanlara yayılan, son yıllarda da mekânsal çalışmalarda benimsenen bir yaklaşımdır. Amerikan Pragmatizm Felsefi Okulu’nu büyük ölçüde etkileyen John Dewey’in toplumsal gelişimin kolektif süreçlerinin demokrasi kavramı ile ilişkisini bir araştırma biçimi olarak ele alması eylem araştırmasının en önemli çıkış noktalarından birisidir. Bu yaklaşım pozitivist ve yorumcu paradigmalardan farklı ve eleştirel kuram ile ilişkilidir. Farklı yöntem ve tekniklerin birbirini tamamlayıcı şekilde uygulanmasına ve akademik bilgiyle yerel/pratik bilginin bütünleşmesine olanak sağlar. Bu araştırma yaklaşımının hedefi gereği, örnek uygulamalarda da, bilimsel bilginin üretilmesinde ve kararların alınmasında uzmanların ve ilgi gruplarının ortak bir süreçte yer almaları, dolayısıyla bilgi üretim ve karar alma süreçlerinin demokratikleşmesi ve kolektif öğrenmenin güçlenmesi üzerinde durulmaktadır. Karar alma ve katılım hususlarında önemli bir yer tutan stratejik planlamaya ilişkin aşağıdaki şekilde gösterilen ve son yıllarda çeşitli illerimizde hayata geçirilen yerel proje işlerine dair “eylem araştırma süreçleri” iyi birer örnektir:1  
 Şekil 1. Katılım ve Karar Alma Süreçlerinde Eylem Araştırması

Katılımlı planlama sürecinde, ortak bilginin temelini üretmek üzere göreceli olarak küçük, ancak temsili gruplar gibi çalışan, aralarında eşgüdüm bulunması gereken konu temsilcilerinden oluşan çalışma grupları oluşturulur. Çalışma gruplarının toplantıları yanında, özellikle bağlamı ve yeri anlama aşamasında odak gruplar uygulanmakta, vizyon ve stratejiler ile ilgili ortak görüşün oluşturulmasına ve katılımcıların oluşturulan kararlara taahhütlerinin alınmasına yönelik geniş katılımlı çalıştaylar düzenlenmektedir. Çalışma gruplarında stratejiler, hedefler, projeler ve eylem planları detaylandırılmakta, en son aşamada, her grubun tüm katılımcılara bildirim amaçlı ortaklaştırmaların yapıldığı ve taslak planın sunulduğu geniş katılımlı geribildirim ve netleştirme toplantısı yapılmaktadır. Odak gruplar ve çalıştaylar yanında, gerek ilgi grupları üst yöneticileri ve temsilcileri, gerekse uzman ve akademisyenlerden seçilmiş eşgüdüm ve planlama ekibi arasında, ayda en az bir kere yüz yüze derinlemesine görüşmeler, tematik ve sorunsal diyalog ve netleştirme toplantıları yapılır. İhtiyaç duyuldukça, yerel bilginin öğrenilmesi, doğrulanması ve/veya sorgulanması, ortak bilginin netleştirilmesi, kavramsal düzenlemelerin ve anlamlaştırmaların yapılması amacıyla müzakereler düzenlenir. Sektör analizleri ve değerlendirme çalışmaları danışman uzman ve akademisyen gruplar tarafından yürütülür. Bunlar, mevcut durumun saptanması ve değerlendirilmesine, sentez çalışmalarına ve çalışma gruplarına katılırlar. İletişim ve yaygınlaştırma çalışmaları katılımlı planlama, mekânsal planlama, sektörel analiz ve değerlendirme çalışmalarında üretilmiş bilginin daha geniş katılımcı gruplara duyurulması ve geri bildirim alınması için bu meyanda geniş katılımlı bilgilendirme toplantısı, basın toplantıları yapılır ve ayrıca merkezi üst düzey yöneticilerle görüşmeler, konferans bildirileri, güncellenen web sitesi, gazete yazıları gibi araçlar kullanılır.
İlgi gruplarının planlama sürecine katılımı esastır. Bu bağlamda, yasal düzenlemelerin, uluslararası anlaşmaların ve projelerin bireyin aktif katılımına ve buna izin veren mekanizmaların daha açık ve esnek hale getirilmesine yardımcı olduğu söylenebilir. Ancak, katılım her uygulamada aynı düzeyde olmayabileceği gibi, her farklı katılım düzeyi demokratik bir süreci garantilemez. Örneğin, ülkemizdeki yerel yönetim yasaları karar verme süreçlerine tam katılım ile ilgili belirsiz ifadeler içermektedir. Yasalar ilgili aktörlerin görüşünün alınmasını öngörmekte, ancak son karar verme yetkisini yerel yönetime bırakmaktadır.
Aynı şekilde, Yerel Gündem 21 (YG 21) çerçevesinde de yerel yönetimlere yerel sorunlarla ilgili görüş ve öneriler getirilebilir; fakat karar verme sürecine katılamazlar. Fikir edinmek için uzman görüşü almakla veya alınmış kararları sunmak için halkı toplamakla karar verme sürecine tam katılım sağlanmış olmaz. Nitekim bugün kentsel planlamada katılım söylemi ve uygulama arasında belirgin farklılıklar gözlemlenmektedir.
Literatürde katılım kavramı üç genel aşamada açıklanır.3 Birinci durum, karar vericilerin kararı vermesi ve bundan etkilenecek grup veya kişilere bunu bildirmesi durumudur. Bu tür uygulamalarda katılımdan bahsetmek mümkün olmaz. İkinci düzeyde verilen kararlar, kararlardan etkilenecek olan kişi veya gruplara sunulur ve karar ile ilgili geri bildirimler alınır. Geri bildirimler doğrultusunda karar vericilerin inisiyatifine bağlı olarak kararlar tekrar tanımlanabilir. Bu ‘yarı katılım’ düzeyinin sağlandığı bir durumdur. Son düzey ‘tam katılım’ düzeyidir. Bu düzey, ilgili taraflarla karar verme sürecinde birlikte ortak görüş oluşturulmasını ve alınan kararların ilgili tarafların işbirliği ile uygulanmasını öngörür. Tam katılım durumu katılımcı demokrasi anlayışının temel şartıdır.Bahsettiğimiz tüm bu uygulamalar, katılımcıların kararın üretilmesine tam katılımını esas alan eylem araştırması yöntemsel yaklaşımı üzerinden temellendirilmiştir.
Eylem araştırması katılımcı karakterdedir; katılımcıların eşit düzeyde söz alarak karar vermesine imkân verir. Bu da toplumsal düzeyde karar alma sürecinin demokratikleşmesini destekler. Katılımcıların karar alma aşamasına katılımı taahhütlerinin alınmasını da sağlar. Bu da bir sonraki aşamada uygulamanın gerçekleşmesini kolaylaştırır. Eylem araştırması yöntemi planlamanın katılımlı bir şekilde ortak bilgi üretim süreci olarak yönetilmesine olanak sağlar; bu da katılımcılar açısından etkin bir öğrenme fırsatı yaratır. Dolayısıyla, toplumsal gelişime odaklıdır.4
Katılımlı süreçler mikro ve makro düzeyde oldukça politikleştirilmiş ve gelecek bilgisinin üretilmesi ile uğraşılan bir süreç olduğu için manipülasyona da açık süreçlerdir.  Çok aktörlü bilgi üretimi, çalıştaylardaki küçük grup tartışmalarından üst düzey karar vericilerle yapılan toplantılara kadar değişen diyalog ortamlarında gerçekleşir. Bilgi sürekli inşa edilme halindedir, katılımcılar ortak anlamı oluşturuncaya kadar geribildirimlerle değişir, harmanlanır, dönüştürülür. Bu süreç dilin kullanımının yanında yoğun sosyo-psikolojik de bir süreçtir.
Stratejik planlama süreci eyleme dönük bilgiyi üretir. Bu katılımcı ve demokratik bir toplumun gelişmesinde ikinci gerekli koşulu oluşturur. Konuşmak düşüncenin bir parçası iken başkalarının söyleneni dinlemesi kişilerin birbirleriyle iletişim kurmalarını sağlar. Eylem ise bireyin gücünü arttırır.5 Daha demokratik ve katılımcı bir toplumsal değişim sürecinde ilgili grupların kendi durumlarını değiştirmek için eyleme geçmeleri şarttır. Stratejik planlama bir değişim süreci gibi yönetilirse, üretilen ortak bilgi toplumsal yapılanma sürecine yeni ortak eylemi üretmek üzere bir veri olarak girer. Bu çerçevede, örnek stratejik planlama süreçlerini toplumsal eyleme dönüştürmek için iki koşulun sağlanmasına çalışılmıştır. Birincisi, planlama sürecinde eyleme dönük bilginin üretilmesidir.6 Katılımcı stratejik planlama sürecinde katılımcıların bağımsız ve kolektif olarak eyleme dönüştürebilecekleri ortak yerel bilgiyi üretmeleri önemlidir. Bu ortak eylemin oluşması için üretilen yeni yerel bilginin eyleme dönük olması gereklidir. Soyut tartışmalar ve kavramlar katılımcıların değişimi gerçekleştirmeleri için yeterli değildir. Stratejik planlama sürecinde, ortak kararlar soyut gelecek kavramından hayata geçirilebilecek somut projelerin eylem planlarına kadar tasarlanmalıdır. İkinci koşul, üretilen ortak kararların uygulanmasında katılımcıların taahhüdünün sağlanmasıdır.7 Taahhüt almanın en etkili yolu uygulayıcıları karar verme sürecine katmaktır. Bu, stratejik planlama sürecinde eylem ve eylemi hayata geçirecek ilgi gruplarını bir araya getirmeyi gerektirir.
Bağlamsal özellik ve dinamiklerden kaynaklı, birbirinden süreçsel olarak kısmen farklılaşan ancak yöntemsel olarak güçlü bir demokratik anlayış zeminine oturan bu uygulamalar, sayısız ortak karar üretilmesine vesile olur. Toplumun demokratikleşmesinde en önemli ilk adım ortak gelecek bilgisinin üretilmesi iken, toplumları değişime götüren ortak atılan adımlardır. Bu da, plan kararlarının uygulamayı izleme ve değerlendirme mekanizmasının tasarlanmasını ve katılımcı olarak işletilmesini gerektirir.
Stratejik planlamanın katılımcı ve demokratik bir toplumu geliştirmede önemli bir rolü olabilir. Ancak topluma böyle bir fırsatın sunulması üç genel koşulun sağlanmasını gerektirir. Bunlar ortak yerel bilginin üretildiği bir planlama sürecinin uygulanması, katılımcı bir yaklaşımın benimsenmesi, tam katılımın sağlanması ve ortak eylem bilgisinin üretilmesidir. Stratejik planlama sürecini eylem araştırması olarak ele almak, bu üç koşulun yerine getirilmesi çabasını verme garantörlüğünü yapmaktadır. Ülkemizde de toplumsal değişimi tetikleyen, sayıları genele göre az da olsa birçok başarılı planlama ve alan yönetimi çalışması bulunmaktadır. Küresel akımlar, değişen planlama yaklaşımları, yasal düzenlemeler ve toplumsal konulara karşı genel uyanış ve aktifleşme böyle değişim süreçleri için gerekli toplumsal altyapıyı desteklemeye başlamıştır. Ülkemizin küçük ve büyük kentlerinde farklı kentsel ve toplumsal konularla ilgili bu tür katılımcı demokrasi anlayışını hayata geçiren örnekleri çoğaltmak ülkesel ölçekte daha özgür ve haklarına sahip çıkan bir toplumun gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır. Bunu belirtmemiz, tabiidir ki bu gelişimleri tetikleyen fikri yapılanma ve yaklaşımlara getirilen eleştirileri de göz önünde bulundurmadığımız anlamına gelmez.
Toplumsal katılımın öneminin yanı sıra eşdeğer diğer bir husus katılıma paralel olarak karar alma kalitesinin düzeyidir. Bu nedenle, karar kalitesini artırmak için karar alma süreçlerinin düzenli olarak denetlenmesini sağlayacak yapılar kurulması elzemdir. Zira denetlenmeyen süreçler zaman içerisinde raydan çıkabilmekte ve bu meyanda etkinliğini artırmak güçleşmektedir. Bundan ötürü, devletin karar alma süreçlerini denetleyici yapılar kurması önem taşır. Burada bahsedilen denetim, yolsuzluk denetimi değil, etkinlik denetimidir. Örneğin, karar alma süreçlerinde olası etkilerin önceden belirlenmesi için bilimsel çalışmaların yapılıp yapılmadığı; yapılan çalışmaların kalitesinin yeterli mi, yoksa göstermelik mi olduğu; alınan kararların etkinliğinin bir süre sonra değerlendirilip, değerlendirilmediği; karar sonrası yapılan düzenleyici etki analizlerinden öğrenilenlerin bir sonraki karar süreçlerini geliştirmek için kullanılıp, kullanılmadığı ve öğretilerin yaygınlaşması için sektörde karar verici durumunda olanların düzenli olarak eğitimle geliştirilip, geliştirilmediği hususlarının takip edilmesi önemlidir. Bu denetimi yapacak yetkilerle donatılan üst düzey denetçilerin de düzenli olarak dış denetime tabi tutulması konunun ciddi olarak ele alınıyor olmasını ve başka ülkelerin deneyimleriyle kıyaslama yöntemiyle öğrenme sürecinin hızlandırılmasını sağlamaktadır. Sektörel olarak karar hususu öylesine mühimdir ki, karar kalitesinin sürekli etkinliğini arttıran bazı ilkeler vazgeçilemez faktörlerdir. Aşağıdaki şekilde karar kalitesinin çerçevesini oluşturan ilkeler dizinine dair bir örnek verilmektedir:
Şekil 2. Karar Kalitesi İlkeleri (Alıntı: Argüden Yönetişim Akademisi)

*‘İddia Sahibi’ yasada belirtilen ‘paydaş’ kavramı yerine kullanılmaktadır. ‘Paydaş’ kavramı, farklı bilim dallarında (örneğin; işletme ve çevre bilimleri) ‘hissedar/ortak’ kavramı ile eş değerde kullanılmaktadır.
1 A. Ataöv, Democracy to Become reality: Participatory planning through action research, Habitat International, (2007a) 31 (3-4), 2007, s. 333-344
2 Yerel Gündem 21, öncelikle yerel sürdürülebilir kalkınma sorunlarının çözümüne yönelik uzun dönemli stratejik bir planın hazırlanması ve uygulanması yoluyla yerel düzeyde Gündem 21’in hedeflerine ulaşılmasını amaçlayan katılımcı, çok sektörlü bir süreçtir. Yerel düzeyde “sürdürülebilir kalkınma” ya yönelik katılımcı eylem planlaması süreci niteliğindeki Yerel Gündem 21, dünyada ve Türkiye’de sergilediği özellikleriyle 21. yüzyılın demokratik “yerel yönetişim” anlayışını ifade etmektedir.
3 https://www.planning.org/pas/memo/2007/mar/pdf/JAPA35No4.pdf [Erişim: 11.08.2015]
4 M. Emery, Searching: The Theory and Practice of Making Cultural Change, Amsterdam, 1999
5 T. Ataöv, Democracy, values and institutions: the essentials vs. the formality. A paper presented at the World Symposium on ‘The Prospects for Democracy, New York, 2006, s. 221
6 P. L. Berger, T. Luckmann, The Social Construction of Reality, London, Penguin, 1991, s. 113
7 P. L. Berger, T. Luckmann, a.g.e., s. 113

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yönetimin Sosyolojisi: Çok Katmanlı Sistemler ve Ticari İşletmelerin Temel Gerçekliği - 3

Araçsallaştırılan yönetişimi dinamik kılan başlıca unsur eyleme yönelik olması ve eylem araştırmasında temellendirilmesidir. Söz konusu ey...