23 Ekim 2015 Cuma

İş’in Teorisi 12/2-1: Sosyal Sistemler Kuramı ve İşletmesel Örgütlerde Alt Sistemler: Çok Katmanlı Sistemlerin İpuçları

Luhmann’ın formulasyonuyla ortaya konan SSK, sosyolojiye bir katkı olmasının yanı sıra, toplumsal düzenlerin açılımları ve onlara sağladığı esinlenimler sayesinde kendine özgün bir sistem kuramı oluşturmuştur. Luhmann’a göre -tezimizden farklı olarak- bütün (biyolojik, psikolojik veya sosyal) sistemler ‘iç/dış’ daha doğrusu ‘sistem/çevre’ ayrımı dolayısıyla karakterize olurlar. Ama aynı zamanda çelişkili gibi görünse de, Luhmann hiçbir sistemin kendi çevresinden bağımsız olarak ele alınamayacağını yahut belirlenemeyeceğini de belirtir. Bu belirtim onun tarafından şu şekilde yorumsal bir biçimde tanımlanır:  Bir sistemin işlemleri, çevresine dâhil olmayan şeylerden onu ayırt eden sınırı çizer. Sistem ayrımlar, farklılıkların gösterilmesi ve gözlemlerin sonucu olarak mevcut olur. Sistemler operasyonel olarak kapalıdırlar, yani onlar yalnızca kendi spesifik sistem operasyonlarında ele alınabilir ve gözlenebilirler.1 Luhmann’a göre bugünkü toplumsal sistem içinde yaşanan ayrımlaşma biçimi, toplumsal sistemin çevresi, toplumun maddî ve manevi kaynakları, eşya ve insanlar üzerinde o derece büyük etkiler doğurmuştur ki, bu etkiler neticesinde ‘çevre’, geleceği belirleyen merkezî faktör konumuna yükselmiştir. Çevrenin gittikçe artan önemi, toplumsal sistem içindeki ayrımlaştırıcı yapıyı intibaka zorlayacak ve bu suretle sistem içi ayrımlaşmanın ağırlığını yeniden azaltacaktır. Görüleceği üzere, Luhmann çevreyi bir yanıyla dışta kalan, ama sistem üzerinde son derece etkin belirleyici ayrı bir faktör, adeta münferit bir sistem olarak varsaymaktadır. Ancak, bu varsayım üzerinden yapılan yorumlamadaki problem sistem düşüncesinin ortaya konmasındaki ‘direkt analojiye’ dayalı çıkarımların oluşturduğu yaklaşımlar ve bu yolla ortaya çıkan benzeştirmeden kaynaklanan anlama eksikliğinin dışavurumudur. Şöyle ki, sosyal bilimlerde doğa bilimlerinden yapılan benzeştirmelerde dolaysız ve tam aktif aktarımlar, insan ve toplumla ilgili konularla tam olarak örtüşmediği durumlarda anlamsız sonuçlar ortaya çıkabilir. Yaygın olarak sosyal mühendislik olarak nitelendirdiğimiz, insanı ve toplumu tasarımlamaya yönelik alan çalışmaları, kurgusal-saptırıcı komplo teorileri, new-age-mistifize akımlar, mental seyahatler, kuantum sıçramaları, modern ve post modern bilimcilik vs. konuları buna örnek olarak verebiliriz. Luhmann’ın SSK da kısmen bu kategoriye girmekte olup, ağırlıklı olarak organik analojiye dayanması nedeniyle toplumu kapalı sistemik ve kendi kendini düzenleyen öz devinimli bir bağlamda okumaya çalışmaktadır. Bu nevi okumaların barındırdığı risk, Platon ve Hegel üzerinden, kısmen Marx’a kadar uzanan ve sonuçta günümüzde de yeni eğilimlerle –değişik biçemlerde de olsa- totaliter türden kapalı toplum görüşlerine kapı aralayan ve insanı salt insan ve birey olarak görememeyle malul abartılı sistem düşüncelerinin zemin hazırlayıcısı olabilme olasılığıdır. Hâlbuki bizim bahis konusu yaptığımız ÇKS felsefesi, bu tür rizikoları göz önünde tutarak, her şeyden önce insan için açık toplum anlayışını vaz’eder ve çevre unsurunu durumsallıkla alakalı olarak görse de dışarıda tutmaz ve sistemik katmanlarda etkileri olan doğal anasır olarak kabul eder.    
Luhmann’ın teorik açıklamaları çözümleme birimi olarak bireyler veya grupları değil, sistemleri temel almaktadır. Bu sistemler ise ağırlıkla iletişimlerden oluşur, bu yüzden de toplum dışında iletişim yoktur. ‘Toplum’ dünyayı anlamlandıran diğer sistemlerle irtibatlı olduğundan, sosyal dünyadaki ilişkilerin temel biçimi, birey ve toplum arasında değil, sosyal sistem ve çevresi arasında şekillenir. Modern toplum iktisadî, siyasî, hukukî ve dinî bir takım alt-sistemler ile bunların kendi çevreleri temelinde farklılaşmış bir toplumdur. Teori ‘insanlar’ı ‘kendi kendini tanımlayan’ hem biyolojik, hem psişik düzlemde yaşayan ve bilinçleri aracılığıyla anlam üreten sistemler olarak görür. Bununla beraber Luhmann, ne bireylerin ne de insanlığın önemini inkâr eder. Fakat ‘bilinç’ ile ‘iletişim’ arasında ayrım yapar ve bunların her birinin anlamlar dünyasının ayrı otonom alanları olduğunu vurgular.2 Burada, Luhmann’ın da diğer pek çok –bilhassa- işletme-yönetim gurusunun (duayenler ola- rak da nitelendirilen) genelleyici bakış açısının baskın olduğunu söyleyebiliriz. Sistem ve insan ayrıma dayanan bu görüşe göre, örgütsel işlerin yürütülmesi sistemiktir ve bundan ötürü aksaklıklar ağırlıklı olarak sistem kaynaklıdır. Bu konuda W. E. Deming’in işletmesel yönetimlere dair aşağıdaki tespitleri iyi bir örnektir:3
Bütün organizasyonların başarı veya başarısızlığı tepedeki kaliteye dayanır. Hatanın yıllardır süregelmesi, sorunun sistemde olduğunu gösteren bir itiraftır. Sistem hatalı olduğunda sistem içindeki insanlar suçlanmamalıdır. İki tip hata vardır: 1. Hata sistem kaynaklı iken (genel hata), biz onu özel hata olarak ele alırız, 2. Hata, özel bir hata iken ve tanımlanıp, imkân varsa yok edilebilecekken, biz onu sistemden kaynaklanan bir hata, yâni genel hata olarak ele alırız. Eğer organizasyonunuz yavaş yavaş kötüye gidiyorsa ve yönetim buna önem vermiyorsa, birinci tip hata var demektir. Benzer hatalar uzun süredir tekrarlanıyorsa, hatalar sistemden kaynaklanıyor demektir. Hatayı şahıslarda aramak zaman israfıdır. Eğer şoför, arabadan gelen takırtıya kulak vermez, sürmeye devam ederse ve krank mili kırılırsa, ikinci tip hata yapmış olur. Bir organizasyon başarısız ise; kusurun beşte biri çalışanlarına bağlanabilir. Kusurun büyük kısmı yöneticilere, idarecilere veya kurmaylara bağlıdır. Pek çok organizasyondaki çalışanlar, sistem yüzünden sınırlanmışlardır, sistem ise yönetime aittir.
Deming’in durum saptamasındaki dilbilimsel mantık, analitik yöntem ve çıkarımlar her ne kadar uyumsuzluklar içerse de, bir yandan pragmatik açıdan sistem olgusuna eleştirel bir yaklaşım, çıkış noktası olması yönüyle, diğer yandan hümanist bir pozisyon alış olması hasebiyle yaygın, tipik ve soyutlayıcı bir bakış açısıdır. Burada biri sual, biri tespit olmak üzere iki husus diğer analizlere gerek olmaksızın söz konusu görüşlerin maluliyetini ortaya koymakta yeterli olacaktır; sistemi kuran kimdir? Sistem bir yönüyle soyut bir olgu iken, diğer yönüyle aidiyeti yönetime mahsus kılınmaktadır; yani sistemi oluşturan eninde sonunda insandır, onun getirileri de insan içindir ve sorumlulukları, götürüleri de insana mütedairdir.
Yoldaş’ın belirtiminde olduğu gibi, Luhmann modern toplumu bir takım işlev sistemlerine ayrılmış bütünlüklü bir sosyal sistem olarak düşünür; ancak bu alt işlev sistemleri kendi perspektiflerinde geçerli olan kendi kodlarını kullanırlar. Buna göre bir işlev sistemi diğer bir işlev sisteminin görevini üstlenmez. Düşünülen bütün iç sistem ilişkilerinde, hiçbir sistem bir başkası için yerini değiştirmez. Luhmann modern toplumun karmaşıklık üreten   yapısından dolayı, gelecek konusunda da pek iyimser değildir. Ona göre modern dünya, normların paylaşılabilmesine ve hatta değerlerin genelleştirilebilmesine izin vermeyecek kadar karmaşıktır. Luhmann’a göre, aslında bizi birleştiren, “sistemleştirilmiş olan yapısal belirsizliklerin ortaklaşa kabul edilmiş olmasıdır”. Modernliğin rasyonel temelinden kaynaklanan çevresel, ekolojik ve küresel tehlikeleri modernitenin olumsuz yönleri olarak gören Luhmann açısından, bu endişe verici durum aynı zamanda insanlarda bir bilinç artışına da yol açar. Ancak bu durum bile, yaşadığımız çağın aslında “maskesi düşürülmüş bir kaygı çağı” olduğu gerçeğini gizleyemez.4

1 N. Luhmann, Form und Funktion sozialer Netzwerke in Wirtschaft und Gesellschaft, VS Verl., 1. Aufl., Wiesbaden, 2004, s. 44-45
2 M. Fritsch, “Religon im System”, Orientierung, Nr. 11, Zürich, Juni 2003, s. 126-131
3 http://www.deming.de/Deming/Deming.html [Erişim: 12.05.2015]
4 M. Rühl, Journalistik und Journalismen im Wandel: Niklas Luhmann (Hrsg.), VS Verl., 1. Aufl., Wiesbaden, 2011, s. 128


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yönetimin Sosyolojisi: Çok Katmanlı Sistemler ve Ticari İşletmelerin Temel Gerçekliği - 3

Araçsallaştırılan yönetişimi dinamik kılan başlıca unsur eyleme yönelik olması ve eylem araştırmasında temellendirilmesidir. Söz konusu ey...