Kalite
kavramının kendisi kritiğe tabi tutulabilir mi? Hala kalite sözcüğü
anıldığında, insanların pek çoğunun zihninde oluşturduğu sembol veya
çağrışımlar bir ürünün, bir kişinin, bir işin veya birden fazlalarının kötü
veya iyi oluş derecesidir. Bu da çok yönlü bir değerlendirmenin konusu olur
genelde. Görünüşü, kullanımı, ihtiyaçları ve arzuları ne derece karşıladığı vs.
Ama her hâlükârda sıklıkla
atlanan husus, kavramın sıfatlamalar, isim-sıfatlar ve bunlara dayalı çok
sayıda tamlamaları içermesidir. Latince qualitas sözcüğünden
köken alan kavram, kelime olarak özellik, yapı, vasıf gibi anlamlara gelmekle
beraber, iki ana manayı ihtiva eder: Tarafsız-yansız/nötr bağlamda bir
nesnenin, sistemin veya sürecin, işlemin tüm özelliklerinin toplamı ve değer
yüklemli bağlamda bir nesnenin, sistemin veya sürecin, işlemin tüm
özelliklerinin iyiliği. Burada iyilik sözcüğü kalitenin kendisine işaret etmesi
hasebiyle kötü ve onun seviyelerini, derecelerini de kapsar.
Almanya’daki işletmelerde ISO’ya ilişkin
şöyle bir espri yapılır: “ ‘ISO’ heiße in
Wirklichkeit ‘Idioten Sammeln Ordner.’
“ (“Gerçekte ISO şu anlama gelir: ‘Aptallar doküman toplar’ ”). ISO’nun
merkezinde yer alan düşüncenin kaliteye mi, yoksa
işin yapılışına dair düzenlemeler olarak standardizasyona mı yönelik
olduğunu iyi kavramak gerekmektedir; her ne kadar kalite kavramı sıklıkla
vurgulansa da. ISO’da kapsamı ve içeriği genişletilen kalite olgusu ön planda
yer alıyor gibi gözükse de, bir süre sonra ortalama kurum içi bakış zaviyesi
tabana iner ve üst düzey görüş imkânı çok fazla dokümantasyon ve standartlar
arasında buharlaşır. Sisteme hâkim olmak isteyen insan bir süre sonra sistemin
başatlığına bağımlı hale gelir. Yerel yaşam tarzlarına uyum sağlayamayan
sistemler zaman içerisinde hem aşınırlar, hem de aşındırırlar. İnsanın aşınması
ve yıpranmasını müteakip sistem aşılımı kaçınılmazdır. Geriye kalan sisteme
dair belgeler ve iş açısından otomatiğe bağlanmış bazı kırtasiye ağırlıklı
süreçlerdir. Günümüzde ISO’nun dünya genelinde içine düştüğü durum, kalite
yönetiminden maada dokümantasyon yönetimi haline dönüşmüş olmasıdır. Artık
yaygın olarak işletmeler kalitenin piyasa açısından pratik anlamını bildikleri
ve işin pragmatiğine vakıf oldukları için ISO tabelalarda kalan bir uğraş ve
belgenin devamı için denetlemelere yönelik çalışmalar mesabesine
indirgenmiştir. Kalitenin pratiği, politikanın üretim ve pazarlama süreçleri
üzerinde yoğunlaşmasıdır. Her şey üretim ve satışı amaçlar; böylelikle amacın
temelindeki asli hedef olan sürekli yüksek kar, artan sermaye ve servet
birikimi gerçekleştirilebilir. Zaten adı ne olursa olsun, bir kalite sisteminin
özü ve asliyeti; adalet, sevgi, tolerans ve karşılıklı yararı içermiyorsa, o
sistemin insanlık açısından etkinliği tüm maddi getirilerine rağmen su
üzerindeki yazı gibidir. Yeni zamanlar yığınla bilginin durumsal bölümlenmesi
sayesinde pazara-piyasaya göre tasnif edilmekte, bu arada emek sadece ürünün
a’dan z’ye yaratımı, metalaşması için değil, sermaye sahibinin ve talep edenin
tatminini sağlama aracı da olmuştur. Planlama; iyi ürün ve tatmin, hatta haz
unsurlarını içermek zorundadır. Strateji her hâlükârda olabildiğince çok
satmak, kazanmak ve haz-doyum üzerinden kurgulanmaktadır. Ancak, kazanma ve
tatmin konusunda çalışanların ezici çoğunluğunun konumlanması hem maddi, hem de
manevi açıdan sömürünün tam ortasındadır.
ISO, numaralandırılmış ve temalara ayrılmış
pek çok standartlardan oluşan dizgilem olarak son on yıla kadar işletmeleri
kuşatmış ve belgelendirmeleri yapan şirketler ile taşeronlar için iyi bir
kazanç kaynağı olmuştur. Birbirine bağlı çok sayıda ürün ve hizmeti barındıran
ISO, son yıllarda bilhassa getirisi yönüyle tartışılan bir sistem haline
gelmiştir. Kaliteye dair belgelendirme, gerçek anlamda bir işletmeye kalite
açısından ne katmıştır sorusu çeşitli yanıtlar ile karşılansa da, ISO’nun
bizzat kendisinin yarattığı müşteri memnuniyeti düzeyinin tatmin edici olup
olmadığı muallakta kalmaktadır. Yurt içi ve dışında çok sayıda şirkette içinde
bulunduğum kalite sistem çalışmalarından elde edilen sonuçlara göre, gerek üst
yönetim gerekse diğer çalışanların büyük çoğunluğu ISO’nun şirkete ve
kendilerine bazı katkılar sağlasa da, toplamda yığın bürokrasi ve evrak-doküman
ile zaman alıcılık yönüyle olumsuz pek çok katkı (!) sağladığını
belirtmişlerdir. Bu anketler ilgili
şirketlerde ISO uygulamalarının başlamasını müteakip yaklaşık 1,5 yıl geçtikten
sonra yapılmakta olup, az sayıda ve basit sorulardan oluşmaktadır. ISO’dan
genel memnuniyet endeks ortalamasının 15 olduğu çarpıcı bir sonuçtur. ISO’yu
talep eden şirketlere çalışmalara başlamadan önce yöneltilen “Niçin ISO
belgelendirmesi istiyorsunuz” sorusuna verilen ağırlıklı yanıt “ticari
zorunluluk” olmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder