15 Ekim 2014 Çarşamba

İş’in Teorisi 9/5-2: Kapsayıcı Strateji – İyi Yönetişim ve Şirketlerde Politikanın Öncelliği

Politika gerçeğinin şirketler açısından öneminin tam olarak kavrandığını söyleyebilir miyiz? Birçok işletme için şeffaflık-açıklık açısından ‘hayır’ cevabını rahatlıkla verebilirim. Örneğin; genelde kalite sistematiği bağlamında yazılı olarak sunulan dokümanların yalnızca formaliteyi kotarmak adına yapılmış kırtasiyeler olduğunu görmekteyiz. Ayrıca, verilen içeriğin politika kavramından kopuk, daha çok yapılan iş, genel amaçlar veya müşteri ilişkilerine dair yansımalardan öteye gitmediğini görmekteyiz. Bundan dolayı, ya politika ile neyin kastedildiğinin anlaşılmadığı ya da anlaşıldığı halde açıkça dokümante edilmek istenmediği ve örtülü-gizli olarak yürütümünün yapılmak istenildiği akla gelmektedir. Bu durumda bir şirketin politikası için “bir takım maharet ve hünerlerle, çoğu kez dürüst veya ahlaki olmayan şekilde uygulamalarla karakterize edilen etkinliklerdir” tarifi kaçınılmaz olmaktadır. Gözlemlerime göre, bu türden “düşük” politika “güden” şirketlerin sayısı hiç de az değildir. Ama bizim bu çalışmada bahsettiğimiz politika kavramı, sadece belirli hassas konular haricinde -o da kimseye zarar vermeden- bu tarifin baskınlığını içermez ve kabullenmez. Yukarıda belirttiğimiz “diğer kazanımlarkapsamına giren hususlar; insanın merkeze alınması ve her türlü katkısı, iş yerine bağlılık, yönetme-çalışma ikilisinin üyeleri arasındaki sempati ve saygı, sosyo-ekonomik, psikolojik değerlere dayalı erişimler ile bu gibi insanı olumlu yönde isteklendirici ve destek sağlayıcı katkılardır. Gizli gündemli politikanın yürütüldüğü kuruluşlarda belirli bir süre sonra –hiçbir şey neticede gizli kalamayacağı için- fark edilmeye paralel oluşan sert tepkiler işletmenin zararlar hanesine yazılmaya başlar. Hatta gün gelir, zarar verme olgusu düşmanlığa dönüşür. Bunlar olmayacak şeyler değildir. Akıllı yönetim, çalışanları ile olan ilişkilerini ne denli şeffaflık ve iyi niyete dayandırırsa o denli olası tehlikelere karşı önlem almış olur. İş yaşamı bu duruma dair örneklerle doludur; ama ilginç olan yöneticilerin bu hayati riski sıklıkla gözden kaçırmalarıdır. İnsanların oluşturdukları topluluklarda etki-tepki doğallığının son derece aktif, hatta ‘delişmen’ olduğu unutulmamalıdır. Gizli politik gündemler benzer karşı gündemlerin oluşmasına zemin hazırlarlar. Sahaya inmeyen, sahayı ve çalışanları tanımayan yönetici, halkla temasta olmayan politikacı veya aydın misalidir.
 Şirket politikası, gereklilikler nedeniyle alt politikaları düzenler. Günümüzde şirketlerde genel olarak “yönetim, süreç, işlev” gibi kavramlar-olgular halinde tanıtılan temaların, “Politika” üst/ana başlığından sıklıkla kopuk olarak ele alındığını görmekteyiz. Hatta “stratejiye dair” öncelleyici çalışmalarda bile politikanın esamesi okunmamaktadır. Yeni zamanların bilgi anlayışı ve yaklaşımlarında, akli olandan ziyade nakli olanın ve “neo-modernitenin” kısır bilgi anlayışı ve kavramasının önemli rolü olduğu kanısındayım. Yoğun teknolojik tüketim pompalaması sosyalleşmeyi ve buna bağlı olarak düşünme, anlama, kavrama, öğrenme ve fikir üretmeyi elit-grupsal kılmış, yaygınlığını geri plana atmıştır. Geri plana atılan bu alan yeniden şekillendirilen kürevi anlayışta, öncelikle ve özellikle geniş anlamıyla “eğitim ve buna bağlı türev sektörler politikası” ile doldurulacaktır. Devlet erki bu konuyu kamu politikaları düzleminde ele almaya başlamıştır. Geleceğe yönelik olarak devlet(ler)in başlattığı bu hareket, özel ve sivil alanı da kapsayacaktır. İş dünyası bunun dışında kalamayacaktır. Bundan dolayı, Türk iş dünyası da en önemli unsurları olan şirketler bağlamında “Politikanın Öncelliğini” (C. von Clausewitz’in ana tezindeki gibi diğer her şey “politikanın aracıdır”- ‘Primat der Politik- Primacy of politics’) kavramalıdır.
Daha önce dillendirdiğimiz “diğer kazanımlar” belirtiminin diğer bir açılımı, önümüzdeki yılları kapsayacak değişim ve gelişime yönelik olarak şirketlerin yapılandırması gereken politikalarla ilgili olacaktır. Şöyle ki, şirket politikalarının amacı çalışanlarının maddi ve manevi varsıllığını artırmak olmalıdır. Buna göre şirketlerin kararlarını çalışanlarının memnuniyetini sağlamak üzere alması gerekmektedir. Ayrıca, izlenecek politika insan ve azami derecede adaleti odağa almalı, bunun için de olabildiğince şeffaf olarak çalışanları ile paylaşımda bulunmalıdır. Yapılandırılacak politika anlayışı; saydamlığa ve katılımcılığa önem vermelidir. Burada saydamlıktan kasıt ilerisini görülür kılmaktır (öngörülebilirlik). Saydamlık ve katılım politikaları çalışanların güvenini kazanmaya ve uygulanabilirliğe yardımcı olacaktır. Politikaların insan odaklı ve etkili olabilmesi bu şekilde sağlanabilir. Burada sözünü ettiğimiz çalışanlara “birlikte belirleme hakkının” tanınması ve verilmesidir. Bu bir yenileme (reform), dolayısıyla dönüşüm ve değişim hareketidir. Bu hareket bir kültür değişimi olmasının yanı sıra  bir yasalaşma oluşumu olarak dahi ele alınabilir. Sıklıkla üzerine yazılıp çizilen, konuşulan kurum kültürü olgusunu aşan ve toplumu kapsayacak olan bu türden bir değişim, etkinliği sayesinde kuruluşları kendi içlerinde ve çevre ile gerçek anlamda etkileşime sokar.
Kültür değişimi, şirketlerde yönetim anlayışının çalışanların da -sendikal yapılanma haricinde- konsey-komisyon benzeri, bir nevi STK tipi örgütlenmeler aracılığıyla kuruluş içindeki katılımı ve dışında da aksiyoner etkinliği ile değişimine-dönüşümüne katkıda bulunabilir. Yönetim olgusu, çalışanların kapsamlı ve etkin katılımı ile paydaş veya ortak olmaktan ziyade belirleyici bir rol üstlenmeleri neticesinde “yönetişime” dönüşebilme ve kamusal ve daha da geniş anlamda toplumsal alandaki değişimler kozasındaki iş dünyasının evirilmesini mümkün kılma ve hızlandırma potansiyeline sahiptir.
Bu değişim ve dönüşümü fark edip, uyum sağlamak isteyen veya güçlük çeken şirketlerin politika olgusunu iyi anlamaları, küresel gelişimin okumasını iyi yapmaları gerekmektedir. Şirketler açısından, bilhassa sağlık, güvenlik, yakınlaştıran bağlayıcı iletişim,  işbirliği ve yeni nesil teknolojik gelişimi de öncelleyen geniş kapsamlı eğitim atağının dünyayı daha da küçülteceği öngörülmeli ve bu dönüşüme adapte ve bunda aktör olabilmenin yolu, ciddi bir şekilde politikanın önemini ve yönetişimin gerekliliğini anlamaktan ve uygulamadan geçmektedir.   




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yönetimin Sosyolojisi: Çok Katmanlı Sistemler ve Ticari İşletmelerin Temel Gerçekliği - 3

Araçsallaştırılan yönetişimi dinamik kılan başlıca unsur eyleme yönelik olması ve eylem araştırmasında temellendirilmesidir. Söz konusu ey...