Politika
gerçeğinin şirketler açısından öneminin tam olarak kavrandığını söyleyebilir
miyiz? Birçok işletme için şeffaflık-açıklık açısından ‘hayır’ cevabını
rahatlıkla verebilirim. Örneğin; genelde kalite sistematiği bağlamında yazılı
olarak sunulan dokümanların yalnızca formaliteyi kotarmak adına yapılmış
kırtasiyeler olduğunu görmekteyiz. Ayrıca, verilen içeriğin politika
kavramından kopuk, daha çok yapılan iş, genel amaçlar veya müşteri ilişkilerine
dair yansımalardan öteye gitmediğini görmekteyiz. Bundan dolayı, ya politika
ile neyin kastedildiğinin anlaşılmadığı ya da anlaşıldığı halde açıkça dokümante
edilmek istenmediği ve örtülü-gizli olarak yürütümünün yapılmak istenildiği
akla gelmektedir. Bu durumda bir şirketin politikası için “bir takım maharet ve
hünerlerle, çoğu kez dürüst veya ahlaki olmayan şekilde uygulamalarla
karakterize edilen etkinliklerdir” tarifi kaçınılmaz olmaktadır. Gözlemlerime
göre, bu türden “düşük” politika
“güden” şirketlerin sayısı hiç de az değildir. Ama bizim bu çalışmada
bahsettiğimiz politika kavramı, sadece belirli hassas konular haricinde -o da
kimseye zarar vermeden- bu tarifin baskınlığını içermez ve kabullenmez. Yukarıda
belirttiğimiz “diğer kazanımlar” kapsamına
giren hususlar; insanın merkeze alınması ve her türlü katkısı, iş yerine
bağlılık, yönetme-çalışma ikilisinin üyeleri arasındaki sempati ve saygı,
sosyo-ekonomik, psikolojik değerlere dayalı erişimler ile bu gibi insanı olumlu
yönde isteklendirici ve destek sağlayıcı katkılardır. Gizli gündemli
politikanın yürütüldüğü kuruluşlarda belirli bir süre sonra –hiçbir şey
neticede gizli kalamayacağı için- fark edilmeye paralel oluşan sert tepkiler
işletmenin zararlar hanesine yazılmaya başlar. Hatta gün gelir, zarar
verme olgusu düşmanlığa dönüşür. Bunlar olmayacak şeyler
değildir. Akıllı yönetim, çalışanları ile olan ilişkilerini ne denli şeffaflık
ve iyi niyete dayandırırsa o denli olası tehlikelere karşı önlem almış olur. İş
yaşamı bu duruma dair örneklerle doludur; ama ilginç olan yöneticilerin bu
hayati riski sıklıkla gözden kaçırmalarıdır. İnsanların oluşturdukları
topluluklarda etki-tepki doğallığının son derece aktif, hatta ‘delişmen’ olduğu unutulmamalıdır. Gizli
politik gündemler benzer karşı gündemlerin oluşmasına zemin hazırlarlar. Sahaya
inmeyen, sahayı ve çalışanları tanımayan yönetici, halkla temasta olmayan
politikacı veya aydın misalidir.
Şirket
politikası, gereklilikler nedeniyle alt politikaları düzenler. Günümüzde
şirketlerde genel olarak “yönetim, süreç, işlev” gibi kavramlar-olgular halinde
tanıtılan temaların, “Politika” üst/ana başlığından sıklıkla kopuk olarak ele alındığını
görmekteyiz. Hatta “stratejiye dair” öncelleyici çalışmalarda bile politikanın
esamesi okunmamaktadır. Yeni zamanların bilgi anlayışı ve yaklaşımlarında, akli
olandan ziyade nakli olanın ve “neo-modernitenin” kısır bilgi
anlayışı ve kavramasının önemli rolü olduğu kanısındayım. Yoğun teknolojik
tüketim pompalaması sosyalleşmeyi ve buna bağlı olarak düşünme, anlama,
kavrama, öğrenme ve fikir üretmeyi elit-grupsal kılmış, yaygınlığını geri plana
atmıştır. Geri plana atılan bu alan yeniden şekillendirilen kürevi anlayışta,
öncelikle ve özellikle geniş anlamıyla “eğitim ve buna bağlı türev
sektörler politikası” ile doldurulacaktır. Devlet erki bu konuyu kamu
politikaları düzleminde ele almaya başlamıştır. Geleceğe yönelik olarak
devlet(ler)in başlattığı bu hareket, özel ve sivil alanı da kapsayacaktır. İş
dünyası bunun dışında kalamayacaktır. Bundan dolayı, Türk iş dünyası da en
önemli unsurları olan şirketler bağlamında “Politikanın Öncelliğini” (C. von
Clausewitz’in ana tezindeki gibi diğer her şey “politikanın aracıdır”- ‘Primat
der Politik- Primacy of politics’) kavramalıdır.
Daha önce
dillendirdiğimiz “diğer kazanımlar” belirtiminin diğer bir
açılımı, önümüzdeki yılları kapsayacak değişim ve gelişime yönelik olarak
şirketlerin yapılandırması gereken politikalarla ilgili olacaktır. Şöyle ki,
şirket politikalarının amacı çalışanlarının maddi ve manevi
varsıllığını artırmak olmalıdır. Buna göre şirketlerin kararlarını
çalışanlarının memnuniyetini sağlamak üzere alması gerekmektedir. Ayrıca,
izlenecek politika insan ve azami derecede adaleti odağa almalı, bunun
için de olabildiğince şeffaf olarak çalışanları ile paylaşımda bulunmalıdır.
Yapılandırılacak politika anlayışı; saydamlığa ve katılımcılığa önem
vermelidir. Burada saydamlıktan kasıt ilerisini görülür kılmaktır
(öngörülebilirlik). Saydamlık ve katılım politikaları çalışanların
güvenini kazanmaya ve uygulanabilirliğe yardımcı olacaktır. Politikaların
insan odaklı ve etkili olabilmesi bu şekilde sağlanabilir. Burada sözünü
ettiğimiz çalışanlara “birlikte belirleme hakkının” tanınması
ve verilmesidir. Bu bir yenileme (reform), dolayısıyla dönüşüm ve değişim hareketidir.
Bu hareket bir kültür değişimi olmasının
yanı sıra bir yasalaşma oluşumu olarak dahi ele alınabilir. Sıklıkla
üzerine yazılıp çizilen, konuşulan kurum
kültürü olgusunu aşan ve toplumu kapsayacak olan bu türden bir değişim,
etkinliği sayesinde kuruluşları kendi içlerinde ve çevre ile gerçek anlamda
etkileşime sokar.
Kültür değişimi,
şirketlerde yönetim anlayışının çalışanların da -sendikal yapılanma haricinde-
konsey-komisyon benzeri, bir nevi STK tipi örgütlenmeler aracılığıyla kuruluş
içindeki katılımı ve dışında da aksiyoner etkinliği ile değişimine-dönüşümüne katkıda
bulunabilir. Yönetim olgusu, çalışanların kapsamlı ve etkin katılımı ile paydaş
veya ortak olmaktan ziyade belirleyici bir rol üstlenmeleri neticesinde
“yönetişime” dönüşebilme ve kamusal ve daha da geniş anlamda toplumsal alandaki
değişimler kozasındaki iş dünyasının evirilmesini mümkün kılma ve hızlandırma
potansiyeline sahiptir.
Bu değişim
ve dönüşümü fark edip, uyum sağlamak isteyen veya güçlük çeken şirketlerin
politika olgusunu iyi anlamaları, küresel gelişimin okumasını iyi yapmaları
gerekmektedir. Şirketler açısından, bilhassa sağlık, güvenlik, yakınlaştıran
bağlayıcı iletişim, işbirliği ve yeni nesil teknolojik gelişimi de
öncelleyen geniş kapsamlı eğitim atağının dünyayı daha da küçülteceği
öngörülmeli ve bu dönüşüme adapte ve bunda aktör olabilmenin yolu, ciddi bir
şekilde politikanın önemini ve yönetişimin gerekliliğini anlamaktan ve
uygulamadan geçmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder