Bir sistemin
oluşturulduğu ile uygulandığı yer ve zaman dilimi, erinç ve anlam katkısı
açısından o ortama ve ortamdaki kişilere ne gibi bir aktarım sağlar? Yani elde
edilen ve yüklenen değer nedir? Oluşturulan değer bireyler tarafından nasıl
algılanmaktadır ve gerçekten insanlara ve onlara bağımlı ortama ne gibi
katkılar yapmıştır, öncelikle anlam-mana yönüyle ve sonrasında kazanç-getiri
bağlamında. Getiri ve anlam bir arada gerçekleşmiş ise o noktada değer
kavramından söz edebiliriz. Yoksa bir takım cümleleri değer olarak sunmak, ne
birey ne de örgüt açısından pek bir şey ifade etmez. Bilhassa yeni zamanların
kişiler üzerinde etkin olan post modernist izafi duruşu klişeleştirme özelliğine paralel şu anlayışı da yaygınlaştırmıştır: Bireysel
açıdan biri için değer ifade eden bir şey, diğeri için aynı gerçekliğe sahip
olmayabilir. İşte, TKY de -geniş deyişle- tam da böyle bir şey’dir!
Modernizmin adeta moda haline getirdiği TKY, yeni zamanlarda post modernizmin
rölativist anlayışına tam da merkezinden hedef olmuştur.
Anlam açısından
sorgulanan diğer bir husus, TKY’de yer alan sürekli iyileştirme yaklaşımlarında
kullanılan döngü modellemelerinde ortaya çıkan “benzer örgüsel modelin”
tekrarlamasıdır: İyileştirmeyi sağlayamayan değişikler tekrar geri dönüşe zemin
hazırlamalıdır. Teknik sahalarda ve üretim proseslerinde –mühendislikte- döngüsel
modellemelerin ve bağıl yönetim tarzlarının, dolayısıyla TKY’nin daha anlamlı
olabileceğini varsayabiliriz. Ama aynı biçimlemenin sosyal-idari, hizmet, mali
vs. alanlarda etkin olabilmesinin, insana bu alanlar için sunulan
modellemelerin teknik akıldan yapılan “analojik
transport” sebebiyle ortaya çıkan anlamın oldukça zayıf olduğunu ifade
edebiliriz. Bundan hareketle, TKY’nin alışılmış formda genel olarak her sahaya,
özelde ise her sektör veya birime taşınması ve uygulanması akılcı, bağıl olarak
da anlamlı olmayacaktır. Bu nedenle, anlamlı bir kalite sistematiği oluşturmak
için -belki- şöyle bir önerme oluşturabiliriz: İnsanın günlük yaşamda
ihtiyaçlarını pratik olarak halletmesi ve bunları kullanımına uydurabilmesi
olgusundan -‘davranışsal mantığın anlamlandırılması’
hipotezi- hareketle bir tür “amelî-tatbiki kalite yönetimi” yapılandırabiliriz.
Örneğin, marangozluk işlerinin ağırlıklı olduğu ahşap ev inşasında ustalaşmış
insanların, pek çok karmaşık işi –ki hem düşünme, hem fikir üretme hem de işin
yapılması- ne akış ne de süreçsel açıdan ayrı ayrı ve hatta kâğıda dökmeden,
çoğu kere göz ölçüsüne dayalı olarak son derece hızlı bir şekilde bir arada
yaptığını bilmekteyiz. İnsan beynindeki çok karmaşık nöro ve fizik-dürtme
(elektriksel-impulsif) tespitlerinden elde ettiğimiz bilgiden çıkarsadığımız
netice olarak, düşünme süreçleri aracılığı ile aldığımız aksiyonların ortaya
koyduğu hipotezi -“beyinsel düzenleyicinin zorunluluk üzerinden oluş’u”- bizi
şu fikre yöneltecektir: TKY, insan düşüncesinde olan kalite sistematiği ile
uyumlu olarak reforme edilmelidir. Peki, bu yapılabilir midir; evet ise
nasıl?
İnsan beyninin
sayılamayacak kadar çok sinyal ve enformasyon sağanağı altında bunların ayrıma
tabi tutulduğu ve pek çok biçimde düzenlendiğine dair teorilerden hareketle,
gözlemlediğimiz insan üretim süreçlerinde “zorunlu ve oluş” aksiyonlarının
düzenleyici-ler tarafından şekillendirilerek olgulara dönüştüğünü
varsayabiliriz. Buna göre, insanın deneyselin ve/veya bilişselin marifetiyle
ortaya koyduğu her türlü ameliyenin, kendinde var olan psiko-organik ve son
derece karmaşık da olsa içselden dışsala ve tersi şekilde yaratımlara aracı
olduğu ön kabulünden hareketle yine kendisinde bir tür kalite anlayış
sistematiğinin olduğunu farz edebiliriz. Örneğin insan, planlaması vasıtasıyla
kendinden şeyler yansıtan makinalar yapabilir ve bu anlaşılır anlama haizdir;
ama mekaniğin mantığından insana bir geri aktarımın yapılması ve bunun
uygulanması aynı derecede anlaşılır anlama haiz değildir. Çünkü bu yönde bir
varsayım –ki fizikî gerekircilikte vardır- insanı da mekaniğin devasa bir
otomatının çarkı veya en iyi ihtimalle ikincil derece bir otomatı gibi
görmemize neden olacaktır. Bu da insanın yaratıcı niteliğinin tahribatı
anlamına gelecektir.*
Yukarıdaki
paragraflarda zikrettiğimiz sorunsala ilişkin kuramsal yaklaşımlarımız
neticesinde hizmete dair kalite yönetimi (HKY) alanında şu maddeleri çıkarımlar
olarak belirtebiliriz:
& İnsan
davranışları sadece kısmi olarak açıklanabilir ve anlamlandırılabilir, buna
karşın bir ürünün üretimi neredeyse %100,
& İnsan
davranışları kestirilemezdir ve bundan dolayı standardize edilemezler,
& Teknik
saha ve otomatik üretim süreçleri dışında, insana bağımlılığı artan alanlarda
kalite yönetimi mevcut sistemler aracılığı ile birey-ortam-zaman-duygu vb. çok
katmanlı insani düzlemlere uyum sağlayamazlar. Çünkü:
- Değerlendirmelerin
ölçümlenmesi çok sayıda soyut unsurlar nedeniyle yanılsamalara neden olabilir;
sapmaların tespiti (sayısız nedensellik), emin olunduğu sanılan saptamalardaki
tesadüflerin bilinemezliği mevcut ise, değerlendirme araçlarının ölçümleme
niteliği ve geçerliliği muallaktadır.
- Değerlendirmeler açısından, değerlendirme kıstasları belli ise, yönlendirme neye/nelere göre olacaktır; eğer yönlenişimiz bilindik metotlara göre olacaksa, reforme etme işlemleri gereksiz olacaktır. HKY alanında değerlendirme, kontrol gibi işlemler sürecindeki ölçümlerin zorluğu, elde edilen sonuçların analizi ve yapılacak çıkarımların bize sunduğu veriler ve bilgiler ne derece doğru olacaktır. Rakamlara veya metinlere dayalı olan ve direkt insan davranışlarından beslenen, kaynak bulan dokümanlar çok yönlü yorumlamalara açık olmaları bir yana, her durumda hatalarla bezenmiş olacaklardır. Son tahlilde, herhangi bir HKY kapsamında karar kılınan hedeflerin gerek iç, gerekse dış denetimlere ve değerlendirmelere tabi tutulması maliyet, zaman alma, verimlilik ve rasyonalite açısından tatmin edici olmayacaktır. Hele ki başarılı sonuçlar elde edilmesi pek çok koşula bağlı ve mevzunun bütün aşamalarında nihai sonuç değerlendirmesi derin bir öznelliğe bağımlı ise problem psikolojik yönden de karmaşıklaşacaktır.
- Değerlendirmeler açısından, değerlendirme kıstasları belli ise, yönlendirme neye/nelere göre olacaktır; eğer yönlenişimiz bilindik metotlara göre olacaksa, reforme etme işlemleri gereksiz olacaktır. HKY alanında değerlendirme, kontrol gibi işlemler sürecindeki ölçümlerin zorluğu, elde edilen sonuçların analizi ve yapılacak çıkarımların bize sunduğu veriler ve bilgiler ne derece doğru olacaktır. Rakamlara veya metinlere dayalı olan ve direkt insan davranışlarından beslenen, kaynak bulan dokümanlar çok yönlü yorumlamalara açık olmaları bir yana, her durumda hatalarla bezenmiş olacaklardır. Son tahlilde, herhangi bir HKY kapsamında karar kılınan hedeflerin gerek iç, gerekse dış denetimlere ve değerlendirmelere tabi tutulması maliyet, zaman alma, verimlilik ve rasyonalite açısından tatmin edici olmayacaktır. Hele ki başarılı sonuçlar elde edilmesi pek çok koşula bağlı ve mevzunun bütün aşamalarında nihai sonuç değerlendirmesi derin bir öznelliğe bağımlı ise problem psikolojik yönden de karmaşıklaşacaktır.
* Günümüzde sosyal bağlamda söz edilen insan mühendisliği
mevzusu da buna benzer bir kaynak çıkışından esinlenmedir. Bunun toplum
bilimlerinde ve siyasetin alanında, otoriter bağlamda toplum mühendisliği
olarak uygulamaya geçirildiği ve ne tür zalimane durumlara sebep olduğu ise
yaşanan gerçeklerdendir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder