Doğal
olarak şirket yönetimleri işletme
sürekliliği açısından kalite olgusunu önemserler. Şirket
üst yönetimi açısından müşteri ihtiyaçları ve istekleri, dillendirilen ve
dillendirilmeyen olarak ikiye ayrılır. Yönetimi ilgilendiren öncelikle
ikincilerdir. Zira bu konudaki ufak bir bilgi dahi ürün veya hizmet için büyük
bir ipucu ve şirket açısından büyük getirilerin veya götürülerin müsebbibi
olabilir. Günümüzde ürünün kalitesinin yanı sıra aynı şekilde müşteri
hizmetlerinin kalitesi de büyük önem arz etmektedir. Şirketlerin büyük
çoğunluğunu zorlayan unsur da budur. İnsanın durağanlığa haiz şeylere
hükmedebilmesi imkânı fazladır, ama bir şey dinamik ise hâkimiyet olanağı da
azalır. Günümüz iş hayatının veya genelde yaşam koşullarının insanları
zorlamasının en önemli nedenlerinin başında hız, dinamizm ve buna bağlı
değişkenlerin artması ile devinimin yoğunlaşmasıdır. Hizmet doğası itibariyle
sürate bağlı olduğundan, kalitesinin sağlanma ve karşılanma zorluğu da o denli
zahmetli, çetin ve yorucudur. Bu da sorunların daha güç çözülebilir ve karmaşık
olmasına neden olmaktadır; hele sorun çözmenin de kendi başına bir hizmet
olduğu düşünüldüğünde. Bu sebeple, hala bir ürün gibi addedilen hizmet
unsurunun bir meta gibi ele alınmaması ve çok farklı bakış açılarına dayalı
çalışma alanlarının konusu olması gerekmektedir: Peki, bir şirkete yüklenen bu
son derece zor ödev-görev, nasıl ve kim-ler tarafından üstlenilecektir? ISO’nun
standartları ile her türlü dokümantasyon keskin doğruluğa haiz değildir.
Doküman işlemleri başlangıçta adet ve çeşitlilik açısından çok fazla
yapılmaktadır. Bunda yönetimin ilgisizliğine dayalı olarak neyin gerçekten
dokümante edilmesi hususunda açıklama getirilmemesi, yani bir noktada şirkete,
açık-şeffaf ve zamanında bilgi verilmemesi buna yol açmaktadır. Bu da müşteri
ilişkileri yerine bürokrasiyi ön plana alır. İlerleyen zamanla çalışanların
belge-bilgi yükü nedeniyle şikâyetleri artar.
Aslında
süreç dokümantasyonu kalite yönetiminin mihenk taşlarının başında gelir, lakin
kaliteye katkı sağlayıcı değildir. Başat desteği, riske ve tehlikeye karşı
koruma sağlamasıdır. Her iş adımının titizlikle dokümantasyonu, daha sonra
oluşabilecek sorunlara karşı doğrulamanın bir tür ispat belgesi-kaydıdır. Bu da
ürün sorumluluğuna ilişkin şikâyetleri törpülemek için hukuki dayanak
oluşturmaları açısından önemlidir (özellikle Kuzey Amerika’da). ISO üzerinden
oluşan kalite sistem yönetimi son müşterinin, yani bizlerin bir talebi
değildir. İstem rakipler ve büyük alıcılar üzerinden oluşur. Rekabetin yarattığı
beklenti, sertifikasyonu zorunlu vazife kılar. Bu istem büyük alıcıların
korumacı nedenlerle kural olarak ön koşmalarının bir sonucudur. Üretimin
‘Just-in-Time-Produktion’ çerçevesinde değer zincirine dayandığı proseslerin
yer aldığı otomobil lojistiğinde, ISO sertifikasyonu alıcı için bir tür resmi
ve hak garantisi yerine geçer. Gerçi bu bir kalite garantisi değildir. Zaten
otomobil üreticilerinin geniş kapsamlı pazar gücü herhangi bir sertifikasyon
olmadan da kendi başına bu garantiyi vermektedir. Yani kalite gerçekten var ise
müşteri açısından yararlıdır, ama aynı durum ISO standardizasyonu için geçerli
değildir.
ISO
sertifikasyonu adeta öncelikli yararları tartışmalı bir kural şeklinde
mecburiyet belgesi niteliğindedir. Pazara ve müşteriye ne gibi bir katkı
sağladığı da şüphelidir, hele ki ISO hakkında biraz bilgi sahibi olan bir
tüketici memnun kalmadığı ürün veya hizmetin ISO belgeli bir şirketten olduğunu
gördüğü zaman –TSE belgeli de olduğu gibi- dişlerini daha sert ve uzun süre
gıcırtmaktadır. Örneğin, Türk Telekom veya başka bir ISO belgeli şirketten
hizmet almaya kalkın, işin rengini ve ne denli tolerans sahibi biri olduğunuzu
daha iyi fark edersiniz. Bir işletme için yükümlülük haline gelen ISO, bu
durumda etkileri açısından müşteriler için de geçerli olmaktadır. Buna göre,
ISO’nun yönetim tarafından giyilmesi gereken bir uniform ceket olduğunu
söyleyebiliriz; ister beğensin, ister beğenmesin. Tabii ki aynısı dolaylı da
olsa müşteri için de geçerlidir.
Son
tahlilde, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; ISO kaliteyi garanti etmez, belki en
fazla tertipli bir dokümantasyonu vaat edebilir. Kalite dendiğinde iş başka
türlüdür ve inanın daha sade ve basittir. Ahilikte temel bir ilke olan şu söz
iyi bir örnektir: Hoşuna gitmeyen ve kendin için istemediğini başkası için de
isteme.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder